Çocuk yaparım, peki kariyer ?

Dilimize pelesenk ettiğimiz ‘kariyer’ kelimesini birkaç aydır ne zaman duysam; el sıkışan takım elbiseli  adamlar, siyah kalem etek-beyaz fırfır yaka gömlek giymiş zarif, inci küpeli hatunlar ve birtakım garip maliyet grafikleri gözümün önüne gelmeye başladı ve ben ‘acaba bu hayatta beni ne mutlu edecek’ , ‘eğitimini aldığım mesleği mi yapmalıyım’  gibi derin düşüncelerin arasına daldım, çıkamadım ..

Kariyer kelimesi; Latince “carrera” dan gelmekte olup; yarış, koşu, at yarışı, mücâdele, akıntı, ömür, hızlı çalışmak gibi anlamlara gelmekteymiş. Günümüzde istediğin okulu kazanmak, üniversiteye girmek, mezun olduktan sonra tatmin edici bir işe kapağı atmak ve hatta kapağı attığın işte kalıcı olmak gibi eylemlerin zorluğunu düşününce, ‘kariyer’ kelimesinin anlamlarına şaşmamak lazım..

kariyer-

 Son zamanlarda değişik bir ruh haline girdim..Önümüzdeki 5 seneyi planlamış kararlı bazı arkadaşlarımı gördükçe, kendimi iyice nehrin akıntısına bıraktım ve ‘olacakları seyredelim bakalım’ der oldum..

 

Kurslar, sertifika programları, yabancı dil eğitimleri, atölye çalışmaları (nam-ı diğer ‘workshop’), seminerler, mülakatlar, özgeçmişler..Okuması bile insanı yorarken; bu terimleri tek tek hayatımızda baş köşeye koyup; farkına varmadan -ya da bilinçli olarak- bol kaoslu koşturmacaya kendimizi atıyoruz..

Dün şirketten çıktım ve tam 2 saat 50 dakika sonra eve yuvarlanarak girdiğimde pelte gibiydim. Böyle bir ekonomik çağda işimin olması ve üstüne üstlük mesleğimle alakalı bir görevimin olması tabi ki beni mutlu ediyor.. Kafamı kurcalayanlar başka..

10 sene sonra kendimi uluslararası bol kazançlı ‘dev’ bir şirkette ” Senior Product Manager * ya da “Yönetim Planlama Müdürü” titri altında görmek ve 35 yaşında çocuk sahibi olup ; ikiye hatta üçe bölündüğüm; şahane kariyerli bir hayat mı?

Yoksa hem maddi hem de manevi anlamda daha az tatmin edici, belki mesleğimle ilgisiz ama daha çok sevdiğim, sabah beni yatağımdan hevesle kaldıran, (var mı böyle bir ihtimal🙂 )  ve  aile+özel yaşamıma vakit ayırmama izin verecek bir iş hayatı mı?

kariyer (!)

Popoda duran yazı : Kariyer yapmak için daha iyi yollar vardır

* Kıdemli Ürün Müdürü

 

9 Yorum

Filed under içimden geldiği gibi

9 responses to “Çocuk yaparım, peki kariyer ?

  1. Dilek Duman

    zeynepçim inanırmısın aynı düşüncelere ben de kendimi kaptırdım gidiyorum. heleki ikimizin de başının belası tez olayından ötürü işi bıraktığımdan beri çok daha fazla bu konuyu düşünmeye başladım. tmm ben yapıyorum bu yükseği ama niye yapıyorum, bitince nolacak, başım göğe mi erecek, 2 sene çalıştım da noldu mutlu mu oldum sanki oysaki şu işi yapsam şunla uğraşsam ne kadar mutlu olurum eğlenerek çalışırım çok da başarılı olurum dediğim ama onca senemizi verdiğimiz meslek uğruna riske giremediğim için adım atamadığım öyle çok düşünce varki kafamda anlatamam. yazını okuyunca dedim işte benim gibi düşünen biri daha, yalnız değilmişim. son kısımdaki sorularına gelince kalbim 2. şık dese de aklım ilk şıkka gidiyo. acaba bizim gibileri toplayıp yeni bi sektör yeni bi iş yeni bi geleceğe mi adım atsak napsak :))

    not: en sondaki resme bayıldım ayrıca :))

    Beğen

  2. albaraz

    Bana ne olacak gibi geliyor biliyor musun? Bu düşünceler, ikilemler, muallaklar eşliğinde bir de bakacağız ki; yeni bir adım atmaya çekineceğimiz yaşlara gelmişiz ve iyi kötü düzenimizi de kurmuşuz..Muhtemelen şu an “yetişkin” dediklerimiz de 20 yıl önce aynı yollardan geçtiler ve bizi bıyık altı tebessümüyle izliyorlar:)
    Tez bizi yeni bir yola girmekten alıkoyuyor; o yüzden bir an önce kurtulmak en iyisi..
    Umarım geçiş dönemini kazasız atlatırız ve güle oynaya çalışacağımız işlerimiz olur Dilek, böyle de naif temennilerim var bak:) Öperim..Kolay gele ayrıca..

    Beğen

  3. Billur Somer

    Canim valla cozumu bulursan bana da haber ver 🙂 hazir daha ise baslamamisken direk sevdigim isten mi baslasam diye dusunmuyo degilim acikcasi. Off cok zor hersey 😦 Bu arada site super olmus, takipteyim, yakinda belki ben de bir blog acabilirim 🙂

    Beğen

  4. albaraz

    Bana sorarsan sevdiğin işten başla; tatmin olmazsan sevmediğin bir işe geçmek için pek çok fırsatın ve zamanın olacak nasılsa:)
    Sevindim sitemi beğenmene; blog açarsan destekçin olurum; hatta üşenmem yorumlarımı yazarım:)
    Öperim Billy.

    Beğen

  5. Ömer

    Bence önemli olan bir sonraki yazında senin de belirttiğin gibi insanın mutlu olması, başka bir deyişle sevgiyle bir şekilde alakalı bir hayatın içinde olması. Bunun da kariyerle olmayacağı besbelli. Birbirinden nefret eden çünkü hepsinin en büyük (kebir) olmaya çalıştığı bir sistemin elemanları arasında insan huzurlu olamaz. Hep diken üstündedir ve sistemi tasarlayanlar da bunu istemiştir zaten. Insanları at gibi koşullandırmak. Olsa olsa bu lüzumsuz çekişmeden egoistçe bir haz duyan tipler olabilir ama mutluluk, huzur ile haz bir değildir. Kariyeri de insanlar egolarini tatmin için yapıyorlar. Büyümek, en büyük, en önemli olmak için.. Insanın bu köleliği bitmeden de adam olamaz isterse en tepesine çıksın sistemin, kendi kendine kölelikten kurtulmadı ise o bir köledir ve mutlu olamaz.

    Beğen

  6. albaraz

    Evet o tip bir ortamda huzurdan bahsetmek zor..
    İşle ilgili durumlarda haz aldığım zamanlar da oluyor tabi ki; mesela uzun zamandır çözemediğim bir konuyu anladığımı hissettiğimde ya da kendime güvendiğim, bir şeyleri başardığımı düşündüğüm zamanlarda..Düşünceler her zaman değişebilir; ama -en azından şimdilik- beni mutlu edecek şeylerin başında huzurlu olmanın geldiğini düşünüyorum. Büyüme sancısı çekiyorum galiba:) [ Ufalayım da cebine gireyim,daha ne büyümesiyse bu:) ]

    Beğen

  7. Ömer

    Elif Şafak’ın son kitabında bahsettiği gibi hepimiz şöyle ya da böyle bir eksiklik duygusunu paylaşıyoruz. Bu belki bizim gelişimimiz için önemli bir histir, bilemiyorum. Ama diğer taraftan bizi huzursuz kılıyor. Haz, insanın huzuru araması, özlemesi aslında.
    Özellikle buralarda çok görüyorum. Huzursuz insanlar huzuru şişede, diskoda arıyorlar. Yani Mevlana’nın dediği gibi insan ayağındaki acı veren iğneyi çıkartmalı ki acısı geçsin. Yoksa ne yaparsa yapsın sadece iğne daha da derine batıyor. Haz ve huzur çoğu zaman zıt oluyor..

    Beğen

  8. Merhaba!
    Kendi işinizi yap(a)mıyorsanız öyle bir ihtimal yok; hatta kendi işinizi yapsanız da özel hayatla iş hayatını dengelemek ve her sabah yataktan hevesle kalkmak/kalkabilmek ihtimali cok dusuk. Cunku adı ustunde “is”… Oysa insani hevesle kaldiran, uykusuz birakan (ama uykusuzluktan rahatsiz etmeyen) sonunda ortaya cikan sey ne ise ondan gurur duyduran sey “hobi”sidir ya da (oyle bir yetenege sahip olacak kadar sansli biriyse) ugrastigi sanat dalidir, caldigi bir enstruman, yaptigi bir spor dalidir… Bunlar ayni zamanda “is”e donusurse mutluluk/haz/keyif olasiligi artar.

    Insanlar artik gitgide suna inanmaya basladi.. Sadece anneden babadan zengin dogar ve o zenginlige sahip olarak hayatini surdurebilirse bu hobileri daha kolay yapabilir saniyor, Turkiye’de kendini oyle kandiriyor. Kismen dogru..! Gelismis Avrupa ulkelerine gore bizde hobiye yonelme, istedigin meslegi yapabilme vs (hele bu abuk egitim sisteminin sonunda) neredeyse imkansiz ama insanlarimiz biraz da bu bahaneye siginarak ruhunu zenginlestirecek hicbir hobiye, maasli calistigi yerde yukselmek icin harcadigi (yalakalik, cart curt seritfikalari, egitim seminerleri vs) cabanin 1/10’unu dahi harcamiyor. Sonra da birbirinin kuyusunu kazmaktan ote zevki ve ugrasi olmayan, (ki maalesef sistem de sizi bunu hedeflemeye itiyor) ruhsuz ya da ruhu satilmis onlarca insanla ayni mekani ve amaci paylasan guruhlar oluyoruz. Ucuz iliskiler ve ilkel tatminlerle (esi aldatma, baskasini tavlama ve yataga atma) kendini tatmin ediyor, ettigini saniyor.
    Cozum?
    Cozum??
    Cozum???
    Ne bileyim?
    Belki….
    Ozel hayatta sevgiye dair, sevginin urunu olan detaylari yakalamakta ama is hayatinda buyuk resimi yakalamakla yetinebilmektedir…
    Cozum icimizde, egomuzdadir muhtemelen…

    Beğen

  9. albaraz

    Selamlar;
    Bu yorumun büyük bir kısmı, senelerdir sorguladığım ama cevabını bulamadığım, zaten bulmak için çok da fazla çaba sarf etmediğim ve artık kanıksadığım gerçekleri anlatıyor..Çoğuna katılıyorum. Tabi insandan insana değişmekle birlikte, sabah hava karanlıkken kalkıp, pert halde akşamın kör kandilinde eve dönen insanlar (ağırlıklı olarak İstanbul için konuşuyorum) ne hobilerine ne de onları geliştirmeye vakit ayırmıyorlar, çok da haksız sayılmazlar.. Olay zaten vakit kıtlığı değil, ruh körelmesi, rutinin dayanılmaz rahatlığı ve çarkın içinde kaybolma..
    Bahsettiğin ilkel tatminlere hiç bulaşmadan, iş dışındaki hayatı dolu dolu ve doya doya yaşayarak, ayrıca kimsenin kuyusuyla ilgilenmeden temiz bir hayat geçirmeyi umalım o halde:)

    Beğen

Yorumunuz için teşekkürler...