“İki insan birbirini seviyorsa, buna mutlu bir son yoktur” gibi ağır ve umut kırıcı bir sözle girizgah yaptığım bir yazıdan ne bekleyebilirim? Acaba sayfalarca aşk meşk üzerine yazsam, Hemingway’in bu heves baltalayan savını çürütebilir miyim?
Hiç aşk üzerine yazmamışım bugüne kadar, ne burada ne de kendime ayırdığım yazılarda. O kadar takıntılı ve klişe bir mevzu ki, neresinden tutacağımı bilemediğim için teşebbüs etmemişim. Uğruna imparatorlukların çöktüğü bu saplantılı ruh halinin beyinde ne gibi hasarlara yol açtığı malum. Benim merak ettiğim kısım daha başka…
Hormonlar nasıl tepetaklak oluyor da; bir dakika daha fazla görmek için canını dişine taktığın kadına 1 saniye daha tahammül edemez hale geliyorsun? Neden öpmek, koklamak için fırsat kolladığın adama bir süre sonra dokunmak bile istemiyorsun? Ve nasıl oluyor da divane olduğun sevgilini birazcık adrenalin için aldatıyorsun?
İngiltere’de yapılan bir araştırmada, aldatan kişilerin %41’inin rock müzik, %16’sının da pop müzik tercih ettiğini tespit etmişler. İstatistiğin mantıksızlığını görmezden gelip, okumaya devam ettim makaleyi. Bin yıllık analizi yinelemişler: Erkekler genellikle cinsel, kadınlar duygusal boşluklarını doldurmak için aldatırmış.
Amerika’daki Rutgers Üniversitesi de bu konuda boş durmamış, aldatan erkeklerin %56’sının; kadınların ise %34’ünün esas ilişkilerinde mutlu olduklarını ve ayrılmayı düşünmediklerini ortaya koymuş. Çocukluğumuzdan beri duyduğumuz basmakalıp bilgiler.
UCLA Üniversitesi; kadınların regl döngüsünde, -yumurtlama döneminden hemen önce-, başka erkeklere daha fazla ilgi duyduklarını ve doğurganlık döneminde kendilerini daha seksi hissettiklerini kanıtlamış. (Böyle bir bilgiye nasıl ulaşılır, araştırmaya katılan kadınlar kendilerini daha seksi hissettiği dönemi nasıl bu kadar net ayırt eder, hiç bilmiyorum)
İnsan beyni o kadar karmaşık ki; birini çok severken, hatta belki aşıkken bile başkasını arzulayabiliyor. Aldatan insanlar gerçekten bu kadar doyumsuz mu? Yoksa sadece hormon seviyeleri düzensiz olduğu için mi tek eşli duramıyorlar?
Bilim insanlarının bu konuda ortak görüşe vardığı bir nokta var, o da oksitosin hormonu yüksek seviyede olan kişilerin sadık olmaya daha meyilli olduğu…
Brown Üniversitesi’nin enteresan bir savına göre; aldatan erkeklerin bir kısmı bilinçaltında yakalanmak istediği için, farkında olmaksızın kanıtlar bırakırlarmış..Açık unutulan bir e-posta veya ruj lekesi gibi… (Bunca film ve dizi sahnesinden sonra, hala yakasında kırmızı rujla yakalanan var mı sahiden?) Araştırmacılar bu hareketleri bir nevi yakarış olarak kabul ediyorlar: “Lütfen yardım et bana, aldatma illetinden kurtulmak istiyorum, yakala, ifşa et, kız, bağır ve durdur beni!”
“Aranızdaki sevgiyi güçlendirmenin 10 yolu” temalı haberlerde çarşaf çarşaf yazılan bir kural var: Sevdiğiniz kişiye sarılın, temas edin, dokunun. Sarıldığınız zaman oksitosin seviyeniz yükselir, stresiniz azalır, kan basıncınız normale döner ve kalp krizi geçirme riskiniz önemli ölçüde düşer… Acılı bir yakınımıza, aşık olduğumuz kişiye, annemize, ağlayan çocuğumuza veya dostlarımıza sarılmamız hep bundan.
Öyle bir seveceksin ki, yüreğinden kimse ayıramayacak.
Ve öyle birini seveceksin ki, seni gözleriyle bile aldatmayacak…
Can Yücel
Bu konuda Derya Cesur’un yazısını mutlaka okuyun derim: https://demlikedebiyat.com/2019/02/19/askin-ihtimal-hali/
BeğenLiked by 1 kişi
Okudum, yorumuma bakabilirsiniz müsait olunca:)
BeğenLiked by 1 kişi
Çok budaklı konu aşk… Yanlışı çok, doğrusu yok gibi. 🙂
BeğenLiked by 1 kişi
Hem de nasıl. Bin yıldır çözülememiş, muhtemelen bin yıl sonra da birileri aynı şeyleri tartışacak, hala aşk acısı denen garip duyguya çare bulunamamış olacak vs. 🙂
BeğenLiked by 1 kişi
Ben de okudum. Beğendiğinize çok sevindim :
BeğenLiked by 1 kişi