“Alfabe kaç harfli” diye sordu 10 yaşındaki yeğenim. Hafif müstehzi bir gülümseme ile “Yirmi dokuz” diye cevap verdim, bir şeyler öğretebilen, meraklı soruları yanıtlayabilen yenge olmanın verdiği gururla.
“Hayır, alfabe 6 harflidir: A-l-f-a-b-e” demesiyle, hayatı çocuk gözüyle görmeyi unuttuğumu ve kalıplaşmış bilgilerden sıyrılamadığımı fark ettim. (Evet böyle küçük şakalarda hayatın anlamını arayan kendini bilmezin biriyim ben.)
Hayatımın muhasebesini yapıyorum bu ara, Cahit Sıtkı’nın “orta yaşına” bile gelmemişken üstelik. Benim de kendime göre bir alfabem var.
Ben bu yaşa kolay gelmedim.
Ağladım
Büyüdüm
Cebelleştim
Çirkinleştim
Dalgalandım
Ehlileştim
Feda ettim
Güzelleştim
(Yumuşadım)
Heyecanlandım
Işık tuttum
İşkillendim
Joker Oldum
Kaçamadım
Lanetlendim
Masal okudum
Nasihat aldım
Oyuncak oldum
Ödüllendim
Parçalandım
Riayet ettim
Serserileştim
Şeytana uydum
Tomurcuk açtım
Uyuştum
Ürkekleştim
Vefa doldum
Yenilendim
Zedelendim
Zaman geldi oldum, zaman geldi öldüm.
Hayat, bazen zayıf görünmek için dikine çizgili giymek, çoğu zaman zayıf görünmemek için gözündeki yaşı saklamak gibi.
Hem söylediklerinden, hem boğazında kalan sözlerden pişman olmak ya da tüm gücünle koşarken kapının suratına çarpması gibi.
Açsın diye çırpındığın çiçeğin solması, yüzüne bakmadıklarının her dalından çiçek vermesi gibi.
Aşık olduğunu söyleyememek ya da yalan olduğunu bile bile kahve telvesinden medet ummak gibi.
Yol kenarındaki taşın içinden mor çiçeklerin açması veya en sevdiklerinin senden önce ölmesi gibi.
………..
Oğuz Atay’ın dediği gibi; “Beni hemen anlamalısın, çünkü ben kitap değilim, çünkü ben öldükten sonra kimse beni okuyamaz, yaşarken anlaşılmaya mecburum”.
Hem ben Frida’nın Diego’suna mektup yazıp “Beni anlamadın demeyeceğim. Beni anladın. Zaten en dayanılmaz acı buydu. Sen beni anladın. Anladığın halde canımı yaktın Diego” dediği yaştayım.
Daha yazacak çok duygu, hesaplaşılacak çok hikaye var.
Fakat azıcık “durma” hakkımı kullanacağım.
1,5 yıllık mola dahil, 9 yıldır bilfiil yazdığım bloğumu biraz rahat bırakıyorum; daha doğrusu “yazmak” ile ilgili yıllardır kurduğum hayali gerçekleştirmek için ufak bir ara veriyorum.
Bugüne kadar gösterdiğiniz sevgi ve destek için hepinize çok teşekkür ediyorum. Mutlu olun…İyi yaşamalar…
Prens de bulamaz beni artık.
Hayata söyleyin bundan sonra gitsin
Anlamını masallarda arasın
Hay!
Ben sizin ruhunuza çiçek aşısı yapayım
Da çiçekler açsın ruhunuz.
Hadi alkışlayın!
Biliyorum hala biraz safım…
Didem Madak
Hayat, bazen zayıf görünmek için dikine çizgili giymek, çoğu zaman zayıf görünmemek için gözündeki yaşı saklamak gibi. Kaleminize sağlık.
BeğenBeğen
Teşekkür ediyorum. Tezatlarla dolu hayatımız..Sevgiler.
BeğenBeğen
👌🏻👍🏻💜
BeğenLiked by 1 kişi
Teşekkür ederim:)
BeğenLiked by 1 kişi
Beni içimde ufak bir yolculuğa çıkaran kaleminizden bu dökülenlerden sonra, her insanın kendi alfabesini bulmadan ölmemesi gerektiğini öğrendim. Var olun 🍀
BeğenLiked by 1 kişi
Benim için ne kadar tatmin duygusu veren bir yorum bu! Yazarken ya da sizin tabirinizle “kalemden dökülürken” amaç okuyanlara bir öğreti sunmak ya da “bunu bunu yapın” dersi vermek olmuyor, ama kamuya açıldıktan sonra böyle bir dönüş almak mutluluk verici. Umarım içinizdeki ufak yolculuk sizi hüzne sevk etmemiş, aksine “doyurucu bir alfabe oluşturmuşum” dedirtmiştir.
Sevgiler, bol yazmalar:)
BeğenLiked by 1 kişi