Korona Güncesi – Tarihe bir not

“Öyle garip bir dünya.

Olmaz dediğin ne varsa hepsi olur.

“Düşmem” dersin düşersin, “Şaşmam” dersin şaşarsın.

En garibi de budur ya; “Öldüm” der durur, yine de yaşarsın.”

Mevlana

 

Mevlana’nın bu dizelerini nicedir şiar edinmiştim edinmesine de, bu felsefenin tüm gezegene uyarlanabileceğini, sanıyorum hayal edememiştim.

Başlıkta “tarihe bir not” yazdım ama külliyen yalan. Yine kendi ölümsüzlüğümün peşindeyim herkes gibi.

120 yıl sonra birisi -internet hâlâ günümüz metodlarıyla  kullanılacaksa-, arama motoruna “korona” yazdığında bulunmak istedim. Zaten koskoca, anlı şanlı dünya tarihinin, benim günceme ihtiyacı olduğunu da sanmıyorum.

İnanması/alışması güç, her sabah uyandığımda “yine o sürreal rüyalarımdan mı gördüm” dedirten, gün sonunda “vaka sayısı” açıklaması beklediğim, insanların öldüğü ve adı-sanı olmayan birer istatistiğe dönüştüğü, “ellerinizi yıkayın” gibi tuhaf uyarıların yapıldığı, kimseye sarılamadığım, sokakta maskeli/eldivenli, birbirini şüpheyle süzen insanların peydahlandığı, işimi, sıradan özgürlüklerimi özlediğim absürt günler… (gerekliliği tartışılır bilgi: Absürt kelimesi, Latince “absurdum” sözcüğünden geliyor.)

Şimdi ben kendi hayatımı nasıl irdelemeliyim? Pandemi öncesinde dert edindiğim, canımı sıkan, gönlümü yoran konuların “aslında ne kadar önemsiz olduğunu” düşünüp, “her şeyin başı sağlık” düsturuyla mı hareket etmeliyim?

Yoksa tam tersi; “Korona’dan darbe yemezsek depremde, olmadı meteorda, bir hastalık veya kazada, o da tutmazsa ecelimle ölüp gideceğim. Uzun yaşasam bile, her gece “ölmesinler” diye dua ettiklerimin gidişini izleyeceğim. Hep söylüyorum sana, şu uçsuz bucaksız gibi görünüp, her nasılsa 3 günlük olabilen ömrü istediğin gibi yaşa be kızım” diye kendime diklenmeli miyim?

‘Normal’ zamanda bile ne düşüneceğimi, ne hissedeceğimi karıştırırken; hepimiz için sıra dışı olan bu günleri öğrenmeye, düşünmeye, okumaya ve üretmeye mi ayırmalıyım? Peki kuyrukları birbirine değmeyen tilkilerim ne olacak? Kim yardım edecek bana? Psikologlar mı? Anti-depresanlar mı? (“Onlar da terk ederdi, olmasa param” mırıldanmasıyla kendimi güldürdüm  şu aşamada.)

Kimsenin içimizdekileri bilmediği bir dünyada, yaşamaya çalışıyoruz anlaşılmak umuduyla” cümlesini daha 1 sene önce sen yazmadın mı Zeynep? Niye hala anlaşılmak, onaylanmak, hissedilmek peşindesin? Akıllan artık, bak dünya ikinci rönesansı yaşıyor!

Bu kadar laf salatası yetişir, “karantina günlerinde yapılacaklar” listelerine bir yenisini de ben ekleyeyim. Hep savunduğum gibi; “Bir kişinin bile gününü güzelleştirirse, amacına ulaşmış olur.”

1- Yüzlerce kez yazılan maddeyi tekrarlamazsam olmaz: Evde birikmiş, “boş zamanımda okurum” dediğiniz kitapları, ilgilendiğiniz konulardaki internet makalelerini; bilim/moda/teknoloji/edebiyat dergilerini, ders kitaplarınızı ve ufkunuzu genişletecek yazıları okuyun.

 

2- Hayatınızda değiştirmek istediğiniz konuları, nefret ettiklerinizi, ayıplanma ve dışlanma korkusuyla kimseye söyleyemediklerinizi, karaciğerinizi delen aşkınızı, çocukluk acınızı ve gelecek kaygılarınızı yazın. Eğer evde bunu didikleyip karıştıracak kimse yoksa, her gün yazın ve saklayın. Aksi durumda yırtın, yakın. (veya kitaplaştırın, herkes okusun – mahlas kullanabilirsiniz.)

 

3- İdealist ve çalışkan iseniz, eğitim sitelerinden ilgi alanınıza dair bir şeyler öğrenin. Şu iki bağlantıda örneklerini bulabilirsiniz:

https://toptalent.co/dunyanin-en-iyi-14-ucretsiz-online-egitim-sitesi

https://blog.youthall.com/ucretsiz-online-egitim-alabileceginiz-en-iyi-7-web-sitesi

 

4- On yıldır açmadığınız çekmeceleri karıştırıp eski fotoğrafları, kıymet verdiğiniz ama kimden kaldığını bile hatırlamadığınız anıları bulmak suretiyle hüzünlenin ve hızlıca toparlanıp size ağırlık veren her türlü objeyi bertaraf edin. (işe yarayacakları, giymediğiniz kıyafetleri ve kullanılabilir durumdaki aletleri, karantina sonrasında ihtiyacı olanlara vermek üzere istifleyin. (Başka insanları umursamıyor olsanız bile, evdeki kalabalıktan kurtulmak için)

 

5- Bağış yapın. Hesabınızı sarsmadan, yerinizden bile kalkmadan birine ‘iyilik’ yapabilmenin hazzını yaşayın.  Aşağıdaki bağlantıda, 3 yıl önce buraya sonrasında kitabıma koyduğum “Evlat” yazısı mevcut. Yardım yapabileceğiniz bazı dernekleri sıralı olarak görebilirsiniz. Veya bunlar dışında, münferit yardım bekleyen, güvenilir kişilerin paylaştığı ihtiyaç sahiplerini takip edebilirsiniz.

https://albaraz.com/2017/07/05/evlat/

 

6- Film, belgesel, dizi ve tiyatro kayıtları izleyip, gerçek dünyanın biraz dışına çıkın.

 

7- Hayatınızdaki (veya artık hayatta olmayan) kişilerden birini seçin ve ona hitaben mektup yazın. Saçma mı geldi? Yazdıktan sonra yaşadığınız ruh karmaşası esnasında bunu bir kez daha düşünün. Sansürlemeden yazın.  Senelerdir içinizde tuttuğunuz bir duyguyu detaylıca anlatın. Kardeşinizle ilgili kendinize bile itiraf edemediğiniz hisleri, annenize haykırmak istediklerinizi, çocuğunuza duyduğunuz kocaman sevgiyi ve ona öğretmek istediklerinizi, can yakan aşkınızdan haberdar bile olmayan kişiye duyduğunuz korkunç özlemi veya sizi anlıyormuş gibi hissettiğiniz yazara olan empatinizi yazın.

Kimse okumayacak. Kimse bilmeyecek. Tüm çıplaklığıyla yazmaya cesaret edebilirseniz, keyifli oyun. Sonunda ağlasanız bile.

 

Bu salgın günleri geçecek, her şey düzelecek” gibi cümleler kuramıyorum ben. Salgın tek derdimiz değil ki bu gezegende. Sonrasında da sıkıntılarımız olacak, bazen çok güleceğiz, bazen öleceğiz, ama onlar da geçecek. Toplam insan sayısı kadar hüzün ve mutluluk olmaya devam edecek. Korona pandemisini yaşayan insanların hiçbiri 120 yıl sonra toprak üzerinde olmayacak, her şey unutulacak.

İşte o yüzden yazdım bu yazıyı.

120 yıl sonra herkes gittiğinde, birileri beni bulsun ve “anlasın” diye.

 

 

18 Yorum

Filed under Enteresan Deneyimler, Gündem, içimden geldiği gibi

18 responses to “Korona Güncesi – Tarihe bir not

  1. Teşekkürü başta yapmam gerek.
    Zira kayda geçeçeğim. “Teşekkürler; anlatımınız, listeniz, vb. için”

    Hatırlanmak, bilinmek güzel şey. Anlaşılmak paha biçilmez.
    1. ve 6. madde yaşamım.
    5. madde olmazsa olmazım.
    2. maddenin üstünden çok sular aktı.
    Empati zor zanaat, bakış açımızı değiştirmemiz gerek.

    Hayat çok kısa. Sadece gülümseyin. Geçip giden zamana…

    Beğen

  2. Bugünlerde okumaktan keyif aldığım yazılarından biri oldu kendi adıma teşekkür ederim 🙂

    Beğen

  3. Kaleminiz daim olsun 🍀

    Beğen

  4. Sevim

    Harika yazılar harika tespitlet

    Beğen

  5. 🙂 Teşekkür ederim.

    Liked by 1 kişi

  6. Canım çok teşekkür ederim. Kucaklıyorum.

    Beğen

  7. Teşekkür ederim, o çok mühim. Hepimiz için. 🙂

    Liked by 1 kişi

  8. Ben teşekkür ederim esas, okumaya ve yorum yazmaya vakit ayırdığınız için.

    Liked by 1 kişi

  9. O zaman benden de öncelikle “Rica ederim.” 🙂
    Gelelim detaylara:

    Zannımca, 1 ve 6 yaşamınız olduğu sürece sırtınız yere gelmeyecek.
    5. madde sanıyorum ihtiyaçlar piramidinde en üstlerde yer alıyor, o yüzden onu yapabiliyor olmanız, diğer ihtiyaçları karşılayabilmiş olmak anlamına gelir, ki bu da çok kıymetli. Daim olsun hepimiz için.
    2. maddede anlamadığım bir nokta var. “Artık yazacağımı yazdım, ipin ucu kaçtı” manasında mı, yoksa “zaten yazsam da kimse anlamayacak, rahatlamama da imkan yok, kim görürse görsün. İsterse herkes okusun umrumda değil” anlamında mı:)

    Teşekkür ederim incelikli yorumunuz için.

    Beğen

  10. 2. madde de bahsettiğiniz gibi. Ben de bazen yazdım bazen sakladım. Bazen de yazmadan sakladım. Çok sonra anladım, kaybettiklerimi ararken, aklımın bir köşesine yazmışım, yazamadıklarımı.
    E tabi; sonrasında da, bazen yıttım bazen yaktım. Bazen de yırtmadan yaktım.
    Sonra bir gün, durdum, ben de aynı soruyu sordum. Cevabı bulamadım.
    Şu anda da bulamadım.
    Hayatı oluruna bıraktım. 🙂
    Hayatınız daim olsun…

    Beğen

  11. Semra Türkmen

    Offf of of…Valla Zeynep’ciğim , okuduğum şu an en taze yazın olduğu için midir, teması tüm dünyayı ilgilendiren ortak paydası en yüksek konu olduğundan mıdır, ya da bunların yanısıra gene tam içimizdeki bir çok şeye tercüman olduğundan mıdır, bayıldım, bayıldım ve de bayıldım…. Ben artık senin yazılarını herhangi bir konuda kaleme alınmış duygu , düşünce yorum tarzında algılayamıyorum, senin yazılarında sadece soyut etkilenmeler yaşamıyorum , resmen harbi kütür kütür vallahi damak tadı alıyorum.. Lezzetli bir yemek yer gibi, çok sevdiğim bir şeye , birisine sarılmak gibi, en sevdiğim bir hobby’imle temas ediyor gibi, yani, öylesine somut hissedilir bir tad…

    Şimdi tek tek , satır satır ele alıp , bende uyandırdıklarına başlasam valla bunun on misli bir yazı silsilesi olur, sen hisset e mi ?

    Kısaca , şu Corona günlerinin ürettirdiği bu nefis yazın, harika tadda bir meyve gibi geldi bana, hani nerdeyse” sebep olduğu için, Corona’ya teşekkür edesim var” diyeceğim:)))))))))
    Seviyorum seni, lütfensen bizim etkilenmelerimizden etkilenme , bizi hiç düşünme , bu dünyada bir tek sen varmışsın gibi yazmana devam et, tüm özgünlüğünün sırrı bence burada..
    Ayy o kadar çok şey söyleyesim var ki aslında, en iyisi susayım şimdilik..
    Harbi iyi ki varsın ve yazıyorsun…I love you.

    Liked by 1 kişi

  12. Güzel açıklamışsınız “yazma, yakma, yazamama ve sonrasında yanma” döngüsünü:)
    Cevaplar katiyen bulunmuyor zaten.
    Akıştayız hepimiz.
    Teşekkür ederim. Sizin de daim ve mutlu olsun.

    Beğen

  13. Bu yorumu okumak beni resmen sarhoş etti, hem de tek damla içmeden! 🙂
    Size “somut, kütür kütür damak tadı” hissettirebilmek, aynı frekansta dolaşmak, anlaşılmak, beğenilmek ve sevilmek muhteşem duygular. Sanki kara-gri bir manzarada, birden gök kuşağı görmüşüm gibi…
    Ne kadar teşekkür etsem, sevincimi ifade etsem az kalıyor. Ama siz de yazamadıklarımı hissedin, olur mu?
    İyi ki varsınız.
    Sağ olun.
    Ve hep gülümseyin.

    Beğen

  14. İstediğini Yap be kızım sen özgürsün .kendinden başka birşey sana hesap sormuyor sormayacak 🙂

    Beğen

  15. Harika bir yazı olmuş sevgili Zeynep. Aslında içten içe hepimiz bir imza bırakmak isteriz şu ölümlü dünyada. Bazılarımz çocuklarıyla canlı imzalar bırakır, bazılarımız da düşünceleri ve yazdıklarıyla. Maddeler halinde sıraladıklarının çoğu zaten sürekli yaptığım şeyler. Özellikle şu korona günlerinde ise herkese açılan sanatsal ve eğitimsel sitelerden de vakit buldukça yararlanmaya çalışıyorum. O kadar çok yapmak / görmek ve öğrenmek istediğim şey var ki vakit yetmiyor.

    Umarım şu karantina günleri birçok insana kendini geliştirme, karşısındakilere daha fazla empati kurarak yaklaşma ve dünyayı daha iyi algılayabilip farkındalıklara varabilme açısından güzel bir period olarak yardımcı olur.

    Sevgiyle…

    Liked by 1 kişi

  16. Çok teşekkür ederim!
    Çok doğru…İmza bırakmak, pek dile getirmediğimiz, ama çok sık hayata geçirdiğimiz eylemlerden biri.
    Sizin o maddelerden çok daha fazlasını yaptığınıza veya en azından planladığınıza eminim zaten. Fiziken tanışmamış olsak da, yazılanları okumak bazen insanı biraz da olsa tanımaya yetiyor.
    Dileklerinize katılıyorum. Her şerden hayır doğar misali, umalım ki -mümkün olduğunca- pozitif sonuçlar getirsin bu dönem.
    Sevgiler…Mutlu günler…

    Liked by 1 kişi

  17. Düşüneceğim bu tavsiyeyi.
    Lakin kimden alıyorum acaba, öğrenebilir miyim?

    Beğen

Yorumunuz için teşekkürler...