Uykuluk

Kaldırımda tek başına beklerken yaya geçiş düğmesine basmaya çekinen kişi ile, yolda rastladığı kavgayı ayırmak için cansiparane atılan aynı insan aslında biliyor muydunuz?

Ve bu zat; kaldırıma bir yaya daha geldiğinde kendini güçlü hisseder, çünkü bir gruba dahil olmuştur ve artık “bir kişi için trafiği durduran düşüncesiz, bencil” olarak anılma riski ortadan kalkmıştır.

Ruhumuzda korkaklık-cesaret, liderlik-çekingenlik, sadakat-hainlik gibi karşıt duyguları aynı anda barındırıyoruz. (Liderlik kelimesine tam anlamıyla zıt bir sözcük bulamadığımı itiraf etmeliyim. Kelimelerle düşündüğüm ölçüde oynayamıyor olabilirim.)

Biri arkadaşlarıyla oturduğu masada ne yenileceğine karar veriyor ya da stadyumda tezahüratı başlatıyor diye ona “lider ruhlu” diyemeyiz, üstelik bu sadece demode iş ilanlarında kalan bir tanım artık.

Çok karmaşığız, ne istediğimizi, gerçekte nasıl biri olduğumuzu bilmiyoruz. (yardımsever, bencil, fedakar, tembel, gayretli, “iyi”, “kötü”, ahlaklı, uçarı, sıkıcı, seksi, fırlama, duyarsız, bayağı, zeki, sinir bozucu?)

Sahip olduğumuz şartlar altında pozitif özelliklerle anılıyor olsak bile, elimize fırsat geçerse veya menfaatlerimiz zarar görürse ne kadar “alçalabiliriz” haberimiz yok.

Olmasın da zaten. Negatif özelliklerimle yüzleşmeye hiç mecalim yok.

Bu zamana kadar (Tesla’nın bobini icat ettiği yaştayım) “gece yaşamayı seven” biri zannetiler beni. Oysa “baykuş tipi uyku düzenini” benimsememin tek sebebi, uyuma safhasını mümkün olduğunca geciktirmekti.

Bilimsel açıklamasını henüz öğrenemedim, lakin bebeklerin uykusu geldiğinde ağlama sebeplerinin “bilmedikleri boyuta geçme endişeleri” olduğunu düşünüyorum. Kendimde de benzer bir saçmalık olduğunu zannediyorum.

Gecelerin zor olduğunu, ‘katran karalığını’ ve bilumum romantik özelliğini yazmış şairler asırlardır.

Yaşamışsınızdır; yüreğinizi sıkıştıran mengeneler, siz yatağa girince (uyumak için) baskıyı arttırmaktan zevk alırlar. Adeta yastığından, yorganından, başucundaki su bardağından bile nefret ettirirler. Durumun vahametine ve meşrebine göre ağlarsın, seneler önce öğrendiğin ama bir işe yaramayan uyuma tekniklerini denersin, olmadı kalkar bir tane yakarsın.

(Güçlükle uykuya daldıktan sonraki -çoğunlukla- korkutucu diğer aşamayı, yani paralel alemdeki hayatımız olan rüyaları es geçiyorum. Anlatmak istemiyorum.)

Sonra uyanırsın.

Kısa bir duraksama ve dünyaya alışma evresinden sonra (bir nevi doğum), geceki mengene çenelerinin rahatladığını fark edersin.

Yeni bir gün, yeni umutlar” klişesine inanırsın. (Ya da inanmaya başlasan iyi edersin.)

Lanet olsun bu boktan güne” diyerek uyanma seçeneğimiz de var tabii.

Ama “bakalım Dünya’nın kendi ekseni etrafındaki yeni dönüşü bana neler getirecek” diye düşünerek ayılmak sanki biraz daha keyifli.

 

Mutlu rüyalar.

 

 

 

 

 

 

 

7 Yorum

Filed under Gündem Dışı, içimden geldiği gibi

7 responses to “Uykuluk

  1. DC

    Uykuma mektup yazmışlığım var benim:) sevgiliye duyulan özlem gibi ağıt yakmışlığım var:)) Aynı ben mi bilmiyorum ama aynı şeyleri takıntı haline getirdiğimiz doğrudur:)))

    Liked by 1 kişi

  2. Elinize sağlık 😊

    Liked by 1 kişi

  3. mutlu rüyalar 🙂

    Liked by 1 kişi

  4. 🙂 Teşekkür ederim.

    Beğen

  5. Okuyan gözlere sağlık:) Teşekkür ederim.

    Beğen

  6. Yolumuz ilk kesiştiğinden beri net olan konu o, evet: Aynı frekanstaki takıntılara meyilliyiz:)
    Mektup yazmak kadar olmasa da, duvarımda şu yazı duruyor: “Sevmek mi zor alışmak mı deseler, sabah erken kalkmak derim.”
    🙂

    Liked by 1 kişi

  7. DC

    🤣🤣👌

    Liked by 1 kişi

Yorumunuz için teşekkürler...