Monthly Archives: Temmuz 2010

İstanbul’a yakın vahalar -4-

Evet sonunda oldu ! Tenime tuzlu su, ayaklarımın altına deniz kumu değdi.. Üstelik bunu yapmak için  uçak bileti aramaya, uzun kara yolculuklarına ve tur şirketleri arasında boğulmaya gerek kalmadı..

Şimdi bilmeyenler için büyük kıyak sayılacak bir yeri elim döndüğünce tasvir etmeye başlıyorum; yerin adı Uzunya.. Sarıyer’in tepesindeki Demirciköy beldesinin denize bakan balıkçı sayfiyesi diyebiliriz burası için..

Etrafı ormanla çevrili, ferah, geniş bir koy..Salaş ve şık olmayı becerebilen bir balık lokantası ve bir kafeden başka hiçbir etkinlik yok, dolayısıyla eğlenmek ve kurtlarınızı dökmek için uygun bir adres değil burası.. Müzik bile çalmıyor, istediğiniz gibi kafa dinleyin, beyin kıvrımlarınızı açın, kitap okuyun, eş-dostla oyun oynayın, sohbet edin..Yani günlük hayatta fırsat bulamadığınız  basit ihtiyaçlarınızı giderin:)

Tabii burada denizden çok fazla bir şey bekleyenler hayal kırıklığına uğrayabilir; illa pırıl pırıl, kumlu-yosunsuz/taşsız, cam gibi denize girmek isterim diyorsanız, burada aradığınızı bulamayabilirsiniz..Üstelik rüzgarı bol bir koy burası..Ama ben ‘deniz olsun da, isterse çamurdan olsun’culardan olduğum için, hiç rahatsız olmadım yosundan-taştan…

Hem bu sabah öyle bir ruh halindeydim ki; birileri küvetin içine tuzlu su koyup, girişine de kum serpse girecek durumdaydım..Siz de haftalardır denize girme planları yapıyorken her seferinde bir aksilik çıkıyorsa ya da bir sebepten ötürü tatile gidemediyseniz, alın yanınıza bir arkadaşınızı ya da aileden birilerini, şehre 45 dakika mesafedeki Uzunya‘yı ziyaret edin..

Not 1 : Toplu taşıma ile ulaşmak isteyenler; Sarıyer’den kalkan Kilyos minibüsleri işinizi görecektir.

Not 2 : Demirciköy sahilinde bir de Dalia Club var, buradan yakın.

Not 3 : Uzunya plajına giriş 25 TL, sadece şezlong, duş ve kabin dahil.

Not 4 : Bugün orada geçirdiğim süre boyunca telefonum kapalı ve benden uzaktaydı.. Güzel bir duyguymuş gün boyunca radyasyona maruz  kalmadan vakit geçirmek…Tavsiyedir…

2 Yorum

Filed under Biri Kaçamak mı Dedi ?, Gündem Dışı

Yaz Hevesleri

Hiç ciddi ciddi cümleler kurasım, ağır ağır laflar edesim yok..Yapmış olduğum bir aktiviteyi anlatasım ve tespitler yapasım da gelmedi içimden..Sadece yapmak ve yaşamak istediklerimden dem vurasım var fena halde…Ütopik maddeler yok listede, herkesin zaman zaman özlediği, ulaşılması basit olsa da es geçtiği ufak tefek şeyler…

Önce tuzlu suya girmeyi arzuluyorum; kumlar bacaklarıma yapışsın, kafamın içine, kulaklarıma dolsun, sahilde sularını akıta akıta şeftali yerken güneşleneyim ve suyun içine dalmaktan gözlerim acısın..Beyaz çarşafların içinde gerine gerine uyuyayım, telefonum kapalı olsun..

Sonra bıkana kadar okuyayım, kitap, dergi, gazete, makale, dünya tarihi; ne varsa..Konsantrasyonum tam olsun, izlediğim filmin ya da okuduğum hikayenin içine tam olarak girebileyim..O sırada aklım başka yerde olmasın. (yani bütün işim gücüm yaşamak olsun Nazım Hikmet’in dediği gibi)

Sportif olayım, iki metre koşunca nefesim kesilmesin, kendime izin verdiğim miktardan fazla tüttürmeyeyim, sadece ‘kahvenin yanında’, keyif olarak  kalsın. [(zaten şu anda bunu yapıyorum, umarım bozulmaz, çünkü “elbet gerçek bir ‘tiryaki’  olursun, sonra da bırakamazsın” diyorlar, insanı ürkütüyorlar  hafiften:)] .. Azıcık kilo vereyim, kendimi zayıf hissedeyim ki gönül rahatlığıyla yiyebileyim..[ 5 senedir kendime ait bir çikolatam ya da pastam olmadı, genelde etrafımdakilere alıp; onların yemelerini seyrediyorum, bundan değişik bir haz alıyorum ve çoğu zaman sadece tadıyorum..bu enteresan bir takıntıdır.. ha ayrıca etrafımda sevdiğim insanların + sevdiğim yiyeceklerin bulunması hoşuma gidiyor , malum:) ]

Ailemle, eşimle-dostumla aram bozulmasın, uzun masalarda kahkahalardan tıkanayım, gözlerimden yaş gelsin gülmekten.. Kimse kalbimi kırmasın, ben de kimseyi üzmeyeyim..İnsanlar bilip bilmeden yargılamasınlar, her şeyin herkesin başına gelebileceğini idrak etsinler..Yargı ve cezayı hakeden suçların çok başka olduğunu hatırlasınlar..En yakınım dediklerim sırtıma ok atmasın, ben de hayal kırıklığına uğratmayayım. İnsan ilişkileri karnemde zayıf olmasın,hatta takdire ulaşayım:)

Hissi ve fiziki sağlığım yerinde olsun, bir de tüm sevdiğim şarkılar kulağımda dursun, dans edeyim, bıraktığım müzik çalışmalarına (mm çok havalı oldu bu) kaldığım yerden devam edeyim, ruhuma gıda depolayayım, kendimi çok coşkulu hissedeyim..

1 senedir ihmal edip halledemediğim işi bitireyim, omzumdan yük kalksın..Bu yazı da resimsiz, sessiz-sedasız burada bitsin..

3 Yorum

Filed under Gündem Dışı, içimden geldiği gibi

Bir Tatlı Huzur Almaya Geldik Kuruçeşme’den

Bu ara şansım konserlerden yana açıldı galiba.. Normalde gitmeyi düşünmeyeceğim, ancak kıramayacağım arkadaşımın talebiyle gündeme gelen, aslında her şarkısını eşlik edecek kadar bilip sevdiğim Teoman konseri ile başladık cuma akşamı..Böylelikle daha önce gidemediğim Kuruçeşme Arena’yı da keşfetme imkanım oldu ve konseri olduğundan da güzel yapanın mekan olduğu bir kez daha tarafımdan onaylandı. Teoman’ın manik depresif şarkılarıyla kendimizden geçtik, hüzünlendik, bazen hareketlendik, denize doğru uzandık, boğaza baktık hayal kurduk.

Daha önceki konserlerinde olan bitenden haberdar değilim; ancak beklediğimin çok dışında sahne şovları eşlik etti Teoman’a; erkeklerin –ve hatta kadınların- ağzını açık bırakan seksi hatunun dansı, kendinden geçen maskeli gitarist, striptiz sopasında dönenen dansçılar ve Teo’nun da zaman zaman bu sopadan kayması gibi ayrıntılar özellikle konserin sonlarını festival alanına çevirdi.

Gelelim 5 Temmuz’da yine Kuruçeşme Arena’da sahne alan pek sevdiğim grup Pink Martini’ye…Günler hatta haftalar öncesinden arkadaşlarımla konuştuğumuz bu konsere tamamen kendi ihmalkarlığım ve ‘amaan nasılsa yer bulunur’culuğum yüzünden bilet almakta geç kaldım ve kendimi konserden yarım saat önce karaborsacılarla pazarlık ederken buldum.

Teoman konserini gündeme getiren kıramayacağım arkadaşımla birlikte pazarlıklar sonucunda biletlerimizi aldık ve en ön bloğa kurulduk..Kurulduk kurulmasına ama aralarında 5’er cm bulunan sandalyelerde sıkış tıkış böylesine muhteşem bir grubu keyfine vararak dinleyemeyeceğimize kanaat getirdik ve denize yakınlaşıp ayakta durmayı tercih ettik..

Piyano, trombon, trompet, perküsyon, davul, bas gitar, çello, viyolin ve billur sesli vokaller eşliğinde o kadar güzel ve kaliteli müzik icra ettiler ki, hepimizi mest ettiler desem abartmış olmam.. Hey Eugene, Hang on Little Tomato ve tabi ki Sympathique albümlerinden İspanyolca, İtalyanca, İngilizce, Fransızca, Arapça şarkılar söylediler; hatta daha önceki Türkiye konserlerinde yapmış oldukları Üsküdar’a Gideriken sürprizini yaptılar, seyirciyi coşturdular da coşturdular..

Beni tek üzen, konserin erkenden bitmesi ve tadının damağımın orta yerinde kalmış olmasıydı… Bir kere bise çıktılar, o sırada 3 şarkı daha söyleyip, yabancı bir hatunu sahneye çağırıp, erkek arkadaşına sahneden canlı canlı evlenme teklifi etmesi için uygun ortamı yarattılar, o kadarJ

Bu müzikal ziyafet kulağımın paslanmasını bir süre önler diye düşünüyorum ve imkan varsa Kuruçeşme’nin boğaz manzarasında konser izlemeyi şiddetle tavsiye ediyorum..Hem göze hem kulağa bayram:)

 

 

1 Yorum

Filed under Kültür-Sanat