İzleyeli epey vakit olmasına rağmen bir türlü kaleme alma fırsatı bulamadığım, fakat halen dimağımda canlı duran bir film olan Blue Jasmine’i anlatacağım bu kez. En etkilendiğim, hislendiğim Woody Allen filmi diyebileceğim bu seyirliği bu denli favori yapansa, elbette perdede yağ gibi kayan Cate Blanchett…
Yaşadığı hayatın yapmacıklık ve riya kokan taraflarını görmezden gelerek, sahtekar kocasının ona sunduğu ‘muhteşem’ hayatı, zenginliği yaşamayı tercih eden; tüm bunları kaybettikten sonra benliğini, aklını yitiren kadını öyle güzel oynuyor ki; Jasmine’e (Cate Blenchett) kızamıyorsunuz.
Çünkü seyirciye geçirdiği gerçeklik hissi çok güçlü; insanoğlunun zaaflarını, nefsine hakim olamayışını ve yükselme hırsını birebir suratınıza çarpıyor. Üzülüyorsunuz, çünkü bu hayattaki en can acıtıcı durumlardandır “ne oldum değil, ne olacağım” vaziyeti.
Jasmine; evlatlık olarak büyümüş, kendini her zaman üvey kardeşinden üstün ve elit görmüş, Hal (Alec Baldwin) ile evlenmek için okulunu bırakarak zenginlik dolu hayata merhaba demiştir. Partiler, lüks evler, düşünülmeden harcanan para madalyonun görünen yüzüyken; diğer yüzde aldatma, dolandırıcılık ve hüsran vardır.
Tepetaklak olan hayatı ile parıltılı geçmişi arasında gidip gelen sahneler son derece iyi kurgulanmış, izlerken Jasmine ile birlikte geçmişe gidip, düşüşünü onunla yaşıyorsunuz. “Ne kadar tepeye çıkarsan, düşüşün o denli sert olur” düsturumu kanıtlarcasına kuvvetli oluyor yaşadıkları.
Ve evet; aynı ‘gerçek hayattaki’ gibi onu bağrına basan, geçmişinde yer açmadığı, beğenmediği kız kardeşi oluyor. Kız kardeş Ginger (Sally Hawkins) ve sevdiği adam Chili’ye (Bobby Cannavale) ayrıca tebriklerimi iletiyorum, şahane doğal ve tamamlayıcı oynuyorlar. Jasmine’in tüm hırçınlığına, soğukluğuna ve kibirine karşın; kardeşinin naifliği, iyi niyeti ve kalenderliği müthiş bir tezat yaratıyor.
Woody Allen, beklentileri karşılıyor; hareketli, geçişleri kuvvetli, zeki kurgulanmış ve insanın bir yerden bam teline dokunabilen bir seyirlik sunuyor seyirciye..
Hayat bazen çok acımasız olabiliyor.
İyi seyirler…