Hep hayalim olan bir yolculuk türünü bu bayramda gerçekleştirmek kısmet oldu..Nereye gideceğimizi, nerede ne kadar kalacağımızı bilmeden yola çıkmak ve canımızın istediği şekilde rotamızı belirlemek.. Modern zamanın her daim planlı insanları için ne büyük lüks!
Uzun bayram tatilini fırsat bildik ve yapılacak işleri, ziyaretleri, ritüelleri tamamladıktan sonra atladık bir akşam feribota, ver elini Yalova.. İstanbul’dan deniz yoluyla yapılabilecek en yakın seyahat olduğundan burayı seçtik ve 1 saat içinde valizimizi hazırlayarak kendimizi Yalova iskelesinde bulduk.. Sora sora iskelenin çok yakınındaki marinaya ulaştık ve yanyana dizili lokantaların içinden Altın Balık’ı seçtik. Yediğim en iyi karidesi, çok lezzetli sapsarı kalamarlar tavayı, taptaze mezeleri ve güleryüzlü personeli görünce doğru tercih yaptığımızı anladık.
Nerede kalmamız gerektiği konusunda bilgi alarak termal bölgeye doğru yola çıktık ve minibüsle yaklaşık 15 dakika sonra oteller bölgesine ulaştık..Gökçedere Köyü’nde bulunan yaklaşık 10-12 otel/motele sorduktan sonra nihayet bir üst köy olan Üvezpınar’da bir otelde yer bulabildik. Mecbur kaldığımız için konakladığımız bu otelin (!) odalarında havlu bile yoktu, ama biz macera arıyoruz ya, bunlar bizim keyfimizi kaçıramazdı!
Sabah müthiş orman havasını ve sessizliği içimize çektikten sonra; Yalova’nın en görülesi yeri olan termal bölgeyi, Atatürk’ün de konaklamış olduğu Termal Otel’i ve şifalı suların olduğu kaplıcaları gezdik. İnanılmaz kalabalık bir güruh, yağmur yağmasına rağmen açık şifalı havuza giriyorken; biz de mideye iyi gelen sudan içtik, gözlerimize ‘göz suyu’ damlattık ve memba kayalığında nefes alıp verdik.
Bu bölgenin doğası bir harika, sonbahar mevsimi ise kızıla çalan ağaç yapraklarını, yeşilin binbir tonunu görmek için idael.
Yalova maceramızı sonlandırmak üzere minibüse atladık ve rotamızı çini diyarı İznik’e çevirdik. Burada bir önceki macerayı unutmak için otelimizi önceden ayarladık ve göl kenarındaki Grand Belekoma Oteli’ne yerleştik. İznik gölünün lezzetli yayın balığını yedikten sonra şehri keşfe çıkmak istedik. Ancak hem yağmur hem de geç saat sebebiyle çok hareketsiz ve sessiz bir ilçe ile karşılaştık. İznik’te bu mevsimde belli bir saatten sonra yapılacak pek bir aktivite olmadığını söyleyebilirim.
Ertesi gün ise meşhur çinicileri, Ayasofya Camii’ni, Süleymaniye Medresesi’ni gezip, birkaç hatıra alarak yolculuğumuzu tamamladık. İznik oldukça sakin, dinlendirici ve göl kenarında yapılacak yürüyüş ile keyif verebilecek bir ilçe; ancak 1-2 günlük bir seyahat burası için yeterli olacaktır.
Geçmiş bayramınız kutlu olsun…