Monthly Archives: Haziran 2015

Hey Gidi Koca Dünya

Bu dünya iflah olmaz bunca bencillik, düzenbazlık ve kandırmaca içinde. Mevzu derin, kafama takılıyor, acaba 2000 yıl önce de böyle sohbetler ediyor muydu insanoğlu ? Yaşadığı dönemin hızından, adaletsizliğinden yakınıyor muydu ? “Komşuculuk öldü be canım, eskiden mağaradan bir çıkardık, herkes tanıdık, eş-dost ahbap..Şimdi nerdeee, herkes evden ava-avdan eve” gibi konuşmalar duyuluyor muydu etrafta ? Herkes şikayet edip, köşeyi dönmek ve yırtmak için birbirinin üstüne basıyor muydu çekinmeden ? Bunca savaş, katliam, pislik olabileceğini düşünüyor muydu insan denen mahluk, parayı icat ettiğinde ?

Bu devirde babana bile güvenme” sözleri ile büyüdük biz. Sahi hangi devirde başladı ki bu uyarı ? Bunca milyar yılı kimseye güvenemeden mi geçirdi ademoğlu ? Kime sorsan “nerede eski bilmemneler” diye başlıyor anlatmaya, geçmişe, nostaljiye özlem büyük. Belki de mazi olunca unutuluyordur kötü günler, kimbilir…

Ne tuhaf geliyor düşündükçe. Tüm canlılar için bilinen tek kesinlik, bir gün hepsinin yok olacakları, fakat buna rağmen öyle dünyevi zırvalar için heba ediyoruz ki kendimizi. Sanki hep buradaymışız, hiç göçmeyecekmişiz gibi.

Günlük hayatta sorgusuz kabul ettiğim ve sindirdiğim, ama esasen aklımın almadığı o kadar çok şey var ki..Nasıl oluyor da birkaç tuşa basarak binlerce kilometre uzakta birini aramamı sağlıyor telefon denen icat ? Sinyal, verici, alıcı, Graham, frekans, santral…Bunların hiçbiri beni tatmin etmiyor, kafam almıyor. Hele o tonlarca ağırlıktaki uçak nasıl süzülüyor havada insan elinden çıkma motoruyla, kanadıyla ? Bu sohbet ne zaman açılsa “kanadın altında oluşan kaldırma kuvveti” ve “aerodinamik prensipleri” havada uçuşuyor ama yok, algılarım yetmiyor tam olarak açıklamaya.

Başlıbaşına mucizenin ta kendisi bu dünyaya gelmek esasında. Bir insanın içinde başka bir insan oluşuyor, büyüyor ve dışarı çıkıyor, kulisten sahneye gelir gibi. Bizim ufacık aklımızın alabileceği bir olay mı bu sanki ?

Sonra bir bakıyorum salyangozun teki duvara yapışmış öylece duruyor, saatlerce, günlerce..Elimde değil, merak ediyorum hayatını yaşayış ve algılayış şeklini. Ne hissediyor, santim oynamadan orada bunca zaman.

Hayat hep koşturmaca diyoruz da, yarış daha ana rahmine düşmeden başlıyor; adeta hızlı koşan kapıyor yumurtayı ve kimbilir hangi tesadüfler, matematikler kesiştiriyor ‘dünya’ ile yolumuzu.

Kafam çok karışık.

Yorum bırakın

Filed under Gündem Dışı, içimden geldiği gibi