Tag Archives: düğün

Dekoratif pasta yer misiniz?

Son yılların en gözde sanal dükkan ürünlerinin bir çeşidi de ‘yeme de yanında yat’ türünde; özel üretilmiş pastalar, kekler ve kurabiyeler..

Samimi aile dostlarımız olan ve pasta-kek-kurabiye konusunda benim diyene takla attıracak cinsten 5 kız kardeşten 2’si ısrarlara dayanamayıp sonunda bir atölyede şahane tatlar hazırlamaya ve onları internet üzerinden  sergilemeye razı oldular..

 

Özel günler için ağız sulandıran, hatta kıyamayıp süs objesi olarak odaya koyulabilecek türde kurabiyeler ve ‘cup cake’ler mevcut.. Yılbaşı, doğum günü, bebek, nişan, anneler/babalar/sevgililer günü ve hatta askerlik temalı rengarenk mamalara bakarken resmen içim açıldı, zaten ben evvel ezel bayılırım hem göze hem mideye hitap eden, oyuncak gibi pastalara, keklere..

[ kilo almaktan korkan takıntılılar grubuna dahil olduğumdan beri; yani yaklaşık 3-4 senedir çikolata/pasta/kek türü yiyecekleri çok çok nadir yiyor olsam bile alıyorum, hediye etmek ya da sadece bulunduğum ortamda onları görmek bile beni mutlu ediyor, bu da ara not oluversin:) ]

   

Yılbaşı, sevgililer günü, anneler günü gibi ‘özel’ kutlama dönemlerinde ‘anlamından sapıp ticarete dönüşüyor’ diyerek hediye almaya karşı olan grupta mısınız; yoksa 31 Aralık gelmeden dükkan dükkan koşturup aileye, eşe-dosta sürprizler yapmak için çırpınanlardan mısınız, bilmiyorum..

Eğer çam sakızı-çoban armağanlarıyla ekonomiye can verenlerdenseniz; alışılagelmiş hediyelerin yanına (çerçeve, kupa/fincan, çorap, atkı-eldiven, anahtarlık vs.) bu şeker kurabiyelerden ekleyip, hem göze hem damağa hitap edebilirsiniz..  Afiyet ola.. Ayrıca triobakery burada..

2 Yorum

Filed under Gündem Dışı

Film Setinde Zombilerden Kaçtım !

Başlığa aldanıp da oyunculukla bir ilgim olduğunu sanmayın sakın..Yaptığım işin, örgün eğitim hayatımın ve de mesleğimin görsel herhangi bir sanatla uzaktan yakından ilgisi olmasa da; sanatın insanın içinde olduğuna inanmayı tercih ettim ve şu hayatta bir de oyunculuk deneyimim olsun istedim:)

Başa sarayım..Bundan 2 ay önce bir köşe yazısında şöyle bir haber okudum: “Gönüllü Zombiler aranıyor! Aralıkta vizyona girecek ilk Türk korku filmi Ada’nın çekimlerine Büyükada’da başlandı.. Filmde zombi olarak rol almak isteyen gönüllü arkadaşların e-mail yoluyla başvurması mümkündür”…

O anda beynimde çakan şimşeğin şiddetini nasıl anlatayım bilmiyorum:) Sanki yıllardır bu anı beklemişim de fırsat ayağıma gelmişçesine, bu haberi okuyunca sevinçten zıpladım:)

Haftalar süren yazışmalar sonucu en uygun çekim tarihini belirledik..Ama o gün zombilerden kaçan kalabalığı oynayabileceğimizi söylediler..Biraz burulsak da kaderimize razı olup 3 hafta önce bir cumartesi akşamı çekim mekanı Büyükada’ya doğru yollandık..

Bilmiyorum aranızda sette bulunmuş olan var mı ama hakikaten çok eğlenceli ve merak uyandırıcıydı benim için.. Yönetmen her “motor” diye bağırdığında sanki baş rol oyuncusuymuşcasına kalp çarpıntılarına gark oldum:)

Biz sadece belli bir sahnede bizi kovalayan zombilerden koşarak ve avaz avaz bağırarak kaçacağımızı sanarken, o gece çekilecek olan düğün sahnesindeki davetli kalabalığını da canlandıracağımızı öğrendik..Çekimler sabaha kadar sürecek, tam benlik, tabii pürneşe sahne sıramın gelmesini bekliyorum:)

Düğünde dans sahnesi..Yönetmen yardımcısı bağırıyor; “Arnavut Dansı’nı bilenler gelsin, halay sahnesini çekiyoruz” Son günlerde her düğünde çalınan, Damat Halayı olarak da bilinen bu dansı pek sevdiğimden; koşa koşa ortaya çıkıyorum.. Fakat o da ne? Benden başka gelen yok ! “Bu dansı başka bilen yok mu” diyorum, yönetmen yardımcısı hatun “bilmeyenler de gelsin öğrenirler” gibi bir şeyler söylüyor..

Bunun üzerine toplaşan yaklaşık 15 kişiye figürleri öğretiyorum, ödül olarak da “sen ekip başı ol” komutunu kapıyorum yönetmenden 🙂 Her plan 15 kere tekrar ediliyor, sevdiğim danstan bıkar hale geliyorum, çemberdeki insanlar “ne güzel dans ediyorsun, iyi ki gelmişsin valla sete, yoksa nasıl çekilecekmiş bu kısım ve hatta ‘Makedon filan mısın’ türünden pek çok övgü aldıktan sonra o sahneyi bitiriyoruz.. Ben tabi pek gururluyum, ben olmasam film çekilemeyecek, o derece !  :))

zom-bi

Son sahne; saat sabah 05:00.. Yönetmen avazı çıktığı kadar bağırıyor “Zombilerden kaçacaksınız, demir parmaklığın orada 30 saniye can pazarı yaşanacak, herkes birbirini ezerek, maç kalabalığı gibi kapıdan çıkmaya çalışsın ! ”  .. Aşağı yukarı 70 kişiyiz.

Yönetmen yardımcısı hatun bana diyor ki; sen şu taraftan koşarak gel, sendeler gibi yap ve arkadaşın elinden tutsun, koşmaya devam edin..

O kadar ciddiye alıyorum ki rolümü, sanırsın film festivaline aday olacak filmin kilit oyuncusuyum..2 plan sorunsuz çekiliyor.. Son planda atlamam gereken küçük yükseltiden büyük bir şiddetle betona çakılıyorum.. Arkadaşım kalabalığın arasından bana ulaşmaya çalışıyor, ne yazık ki arkamdan 30 kişi canhıraş koşarak kapıya doğru geliyor ve tabii ki çekim devam ediyor !

Son anda solumda bir adam görüyorum, iki elimden beni tutup çekiyor, ben artık filmi filan boşverdim, acı içinde seke seke kapıya koşuyorum ve çıkıştaki ilk kaldırıma çöküyorum dizim-kolum kan içinde :))

O sırada güneş doğuyor, çekim bitiyor.. “Nazar değdi ekip başımıza” diyor herkes,  oturtuyorlar bir kenara.. Arkadaşım buz olmadığı için soğuk domates ve etleri dizime koyuyor, ağrıyı alsın diye..

Bunlar bile hevesimi kıramıyor ve mutlu mesut bir halde; ilerde çok gülerek anacağımı bildiğim bir gece yaşamış olmanın keyfiyle ada vapuruna yollanıyorum..

Bu arada film 11 Aralık’ta vizyona giriyor.. Sahnelerimizin çoğunu keseceklerini ve bizi 1-2 saniye göstereceklerini bilsem de heyecanlanıyorum, ne de olsa  “aa bak dans ettiğimiz sahne, bak bak burası da düştüğüm yer”  yorumları eşliğinde izleyeceğiz filmi:)

7 Yorum

Filed under Enteresan Deneyimler