Tag Archives: erkan can

..Siyah & Beyaz..

Önce kadroya vuruldum tabii..Tuncel Kurtiz, Erkan Can, Taner Birsel, Nejat İşler, Derya Alabora ve Şevval Sam..İsimleri yan yana okuyunca bile heyecan duydum, birlikte imza attıkları filmi sabırsızlıkla bekledim; vizyona girdi, bir türlü zaman bulamadım, merakım katlanarak arttı..Kısmet bugüneymiş..

Ankara’da bir bar, adı Siyah-Beyaz..Hani işinden çıkıp iki tek atmak isteyen ve dostunu telefonla aramasına gerek kalmadan her zamanki yerinde  bulabilen müdavimlerin takıldığı, barmenin ‘abi bu 3., daha fazla içme istersen‘ şeklinde uyarılarda bulunduğu, sahibinin evi haline gelmiş barlar vardır ya filmlerde, işte onlardan.. Siyah Beyaz adlı bu bar 1980’li yılların başında açılmış, müdavimlerinden Ahmet Boyacıoğlu; 26 yıldır açık olan bu mekanda edindiği tecrübelerden ve anılarından yola çıkarak filmin hem yönetmenliğini hem de senaristliğini üstlenmiş..

Barın duvarları yüzlerce siyah-beyaz fotoğraf ile bezeli, üst katı filmde olduğu gibi gerçekte de bir sanat galerisi ve barın sahipleri burayı da işletiyor..Konu, mekan, karakterler bu kadar hakiki, kadro duayenlerden oluşmakta; buna rağmen filmin iyi mi kötü mü olduğunu algılayamıyorum..Mesela bu 5 eski dostu, Tuncel Kurtiz’in evinde kağıt oynarken izlediğinizde, gerçekten onların doğal masa sohbetlerine kulak kabarttığınızı hissediyorsunuz, hani sanki evinize gelmişler de ‘King‘ çeviriyorlar..Sonra Erkan Can ile Derya Alabora’nın hikayesindeki gerçeklik..Okul günleri, bir zamanlar yediklerinin-içtiklerinin ayrı gitmediği dostlarının hastalık, ölüm, boşanma haberleri, ayrılıklar, heba edilen yıllar ve cüzdanda kalan aşklar..(Soluma dönüp; ‘Biz de mi böyle olacağız 30 sene sonra’ deyiverdim, birilerinin ölüm-hastalık haberlerini alıp hiçbir şey olmamış gibi devam mı edeceğiz, yani bu kadar kaşarlanacak mıyız hayatta, bilemiyorum..Sanırım görüp-geçirdikçe her şey normalleşmeye, ilginçliğini yitirmeye başlıyor, boşa geçmiş yılları bile kabullenebiliyorsun, oysa gençken istediğin gibi geçmeyen 1 günü bile sorun edebiliyorsun..Neyse)

Oyunculara kanıp da filmden üstün bir kurgu, diyalog veya hikaye beklemek yanılgı olur; ama ben seyir halindeyken keyif aldığımı,zaman zaman duygulanıp kendi geleceğimi sorguladığımı  söyleyebilirim..[Belki de gitmeden önce ‘çok kötü bir film’ olduğuna dair uyarılmış olmamın yarattığı ters etkidir. Psikolojide de bunun elbet bir adı vardır:)]

Ezcümle; ‘mutlaka seyredin’ diyebileceğim türden bir film değil, ama bu kadar ustayı beyazperdede bir arada görmemek benim içime sinmedi, onu biliyorum..Pişman mıyım? Tabii ki hayır..

Not : Hayatımda hiçbir filmi izledikten sonra pişman olduğumu hatırlamıyorum, gördüğüm her şeyin bana bir şey kattığını düşünüyorum. Böyle de optimist yaklaşıyorum 🙂

9 Yorum

Filed under Kültür-Sanat

Yedi Kocalı Hürmüz / ..aldatmak ya da aldatmamak..

Aslında amacım geçenlerde izlediğim; 7 Kocalı Hürmüz filmi hakkında 1-2 satır yorum yapmak, oyunculukları ve anlatımı tartışmaktı..Ama az önce filmi gözümün önünden geçirirken “insanlar neden tek eşli değildir, bir kişiyle yetinmezler ve aldatma ihtiyacı duyarlar” gibi sorular geçti aklımdan..

Hürmüz bilindiği üzre 1800’lü yıllarda İstanbul’da yaşayan ve 7 ‘herif’i [bkz. filmdeki El Hubb şarkısı– ‘gökten şapır şupur herif yağacak’ 🙂 ] aynı anda idare eden, işveli cilveli fettan bir hatundur.  Önceki versiyonları izlemediğim için filmler ya da Hürmüzler (Ayten Gökçer, Türkan Şoray vs.) için kıyaslama yapamayacağım; amma ve lakin; nedense Nurgül Yeşilçay bende hiçbir zaman beklediğim etkiyi bırakmıyor, sanki bana biraz donuk geliyor..Elbet iyi oyuncudur, ama ben teknik olarak değil sadece izleyici gözüyle yorumluyorum.

Hatta Gülse Birsel Safinaz karakterinde çok daha göz doldurucu ve eğlenceliydi bana göre, belki de ona karşı bir beklentim olmadığı içindir, bilemiyorum.. Ezel Akay diğer filmlerinde olduğu gibi her şeyi abartı ve karikatürize anlatmış, evlerin renkleri, sokaklar, kıyafetler-makyajlar  (Ör : Haluk Bilginer), yangın söndürmeye gelen tulumbacılar (Vokaliz müzik grubuymuş), danslar-müzikler… Filmden sonra bir müzikali tiyatro sahnesinde izlemiş gibi oldum..

Erkan Can (Hızır Reis), Cengiz Küçükayvaz (Berber Hasan), Öner Erkan (Trakyalı Hallaç Rüstem) ve Pınar Çağlar Gençtürk (Havva) gerçekten yaşayarak oynamışlar, hoşuma gitti..

Gelelim şu “çok eşlilik” konusuna..‘Bu eğlenceli filmden bu konuya nasıl geldin’ diyebilirsiniz ama malum; çağımızın kadın-erkek mevzularındın en çok kafa kurcalayan ve içi boşaltılan konusu bu..

Beni en çok sinirlendiren argüman ‘erkeklerin doğası gereği asla tek eşli olamayacakları, genlerinde çok eşli olmanın var olduğu ve bir kişiyle hayatlarını geçiremeyecekleri’ oluyor haliyle..Zaten işlerine gelen bir durumu pohpohlayan konuşmalar bu kadar ayyuka çıkınca adamların savunmaları da hazır hale geliyor.. 

Aldatma konusu çok hassas, zemin kaygan.. Kimisi göz ucuyla başkasına bakmayı aldatma sayarken, bazıları ‘aynı yatağa girmeyi’ kıstas alıyor.. Hangi durum olursa olsun; her türlüsü karşı tarafı kandırmak oluyor.. Dışardan ahkam kesmek ve büyük konuşmak kolay belki ama her zaman savunduğum şu; akılda/gözde/gönülde başkası varsa, en temizi bunu yarene uygun dille anlatmak herhalde.. Zor işler bunlar, zooor 🙂

6 Yorum

Filed under Gündem Dışı, Kültür-Sanat