“Eskiden bayramlarda bütün aile toplanır, hasret giderirdi; şimdiyse insanlar bayram gelse de tatile çıksak diye düşünüyorlar” savını desteklercesine, 4 günlük tatili ve ülkeye giriş vizesi istenmemesini fırsat bilip son zamanlarda pek övülen Hırvatistan’ın başkenti Zagreb’e kaçtım..Her ne kadar ailem ve eş-dostla geçirilen çocukluk bayramlarımı çok özlemiş olsam da; bu da böyle bir kaçamak oldu 🙂
Tarihi şehirleri, yüzyıllar öncesinden kalan barok mimarisini, gotik yapıları, enteresan müzeleri, sokak kafelerini, sanat galerilerini ve eğlenmeyi sevdiğimden olsa gerek; Zagreb’den çok mutlu ayrıldım..
Gözlerimi üzerinden alamadığım muhteşem bina Zagreb’in tarihi tiyatro binası;1840 yılında kurulmuş ve 1895’te şu anki binasına taşınmış..Sağdaki resim Zagreb’in şehir merkezinden meydan görüntüsü..1848’de Macarlara karşı savaş açan vali Ban Jelacic’in heykeli de meydanın en çok rağbet gören noktalarından..
Gitmeden önce Zagreb hakkında okuduğum yazılarda dikkatimi çeken bir tanım vardı; ‘açık hava müzesi’ .. Hakikaten etrafınıza baktığınız hemen her yerde müzeye veya galeriye dönüştürülmüş tarihi bir bina görüyorsunuz..Altta resmini gördüğünüz bina “Arts&Crafts Museum”..Burada mimarlık, tasarım, cam, kristal, metal, mobilya, kıyafet ve heykel gibi; pek çok farklı alandan objeler bulunuyor..
Şehrin en güzel yerlerinden biri de ‘Upper Town’ tabir ettikleri; hükümet ve parlamento binasının yanında çok estetik, kurabiye gibi bir kilisenin de yer aldığı bölge..
Burası da Hükümet Binaları..
Adım başı bir restoran ya da kafeye rastladığımız Zagreb’de şahane bir yemeği; üstelik içkisi ve tatlısıyla beraber kişi başı 15-20 Euro’ya (Hırvatistan para birimiyle 100-150 Kuna) yemek mümkün.. Yemekleri tam ağzıma layık olmakla birlikte; yufkanın arasına şekerli peynir koyarak fırına vermek suretiyle yapılan geleneksel tatlıları “Struckli” ve bilimum pastanelerde gördüğümüz krema ağırlıklı tatlıların pek damak tadıma hitap ettiğini söyleyemeyeceğim..
St. Stephan kilisesinin hemen yanında kurulan Dolac Pazarı’nda her türlü sebze, taze/kuru meyve, balık ihtiyacınızı giderebileceğiniz gibi; yanıbaşındaki çiçek pazarından veya yerel Hırvat el işlerinin sergilendiği tezgahlardan alışveriş de yapabilirsiniz..
Yeterli günümüz olsaydı anlatıla anlatıla bitirilemeyen Dalmaçya sahilindeki herhangi bir şehre (Zadar, Split, Dubrovnik vs.) mutlaka uğramak istiyorduk; ancak bu koşturmacada sadece Samobor adında; Zagreb’e yakın fakat pek bir özelliği olmayan minicik yerleşim bölgesini ziyaret edebildik..
Kısacası Zagreb elimde harita ile sokaklarını keşfettiğim, yüzlerce yıllık müzelerini-modern sanatın enteresan galerilerini gezdiğim, üzerinde yatıp huzura kavuşma isteği uyandıran çiçekli böcekli bahçelerinde kahve içtiğim ve hareketli geceleri ile beni sevindiren şen şakrak şahane bir seyahatti.. Darısı nicelerine inşallaaah:)
Botanik Bahçesi’nin içindeki bina.. Bu bina bahçenin kendisinden daha ilginçti:)
Hırvatistan doğumlu, elektrik konusunu aşmış bilim adamı Tesla’nın anıtı..
Gezdiğim bir diğer müze; Mimara.. Hırvat koleksiyoner Ante Mimara’nın dünyanın dört bir yanından topladığı yüzlerce obje sergileniyor.
Modern Galeri’den..
Zagreb’in meşhur Maksimir Park’ı. İçinde filli-aslanlı ve hatta da rakunlu- lemurlu bir hayvanat bahçesi var.. Lemur denen maymunumsu hayvandan resmen korktum, 1 saniyede duvardan duvara zıplıyor atik hayvan:)
(Huzura ermişim resmen:)