Tag Archives: istanbul

İstanbul’a yakın vahalar -4-

Evet sonunda oldu ! Tenime tuzlu su, ayaklarımın altına deniz kumu değdi.. Üstelik bunu yapmak için  uçak bileti aramaya, uzun kara yolculuklarına ve tur şirketleri arasında boğulmaya gerek kalmadı..

Şimdi bilmeyenler için büyük kıyak sayılacak bir yeri elim döndüğünce tasvir etmeye başlıyorum; yerin adı Uzunya.. Sarıyer’in tepesindeki Demirciköy beldesinin denize bakan balıkçı sayfiyesi diyebiliriz burası için..

Etrafı ormanla çevrili, ferah, geniş bir koy..Salaş ve şık olmayı becerebilen bir balık lokantası ve bir kafeden başka hiçbir etkinlik yok, dolayısıyla eğlenmek ve kurtlarınızı dökmek için uygun bir adres değil burası.. Müzik bile çalmıyor, istediğiniz gibi kafa dinleyin, beyin kıvrımlarınızı açın, kitap okuyun, eş-dostla oyun oynayın, sohbet edin..Yani günlük hayatta fırsat bulamadığınız  basit ihtiyaçlarınızı giderin:)

Tabii burada denizden çok fazla bir şey bekleyenler hayal kırıklığına uğrayabilir; illa pırıl pırıl, kumlu-yosunsuz/taşsız, cam gibi denize girmek isterim diyorsanız, burada aradığınızı bulamayabilirsiniz..Üstelik rüzgarı bol bir koy burası..Ama ben ‘deniz olsun da, isterse çamurdan olsun’culardan olduğum için, hiç rahatsız olmadım yosundan-taştan…

Hem bu sabah öyle bir ruh halindeydim ki; birileri küvetin içine tuzlu su koyup, girişine de kum serpse girecek durumdaydım..Siz de haftalardır denize girme planları yapıyorken her seferinde bir aksilik çıkıyorsa ya da bir sebepten ötürü tatile gidemediyseniz, alın yanınıza bir arkadaşınızı ya da aileden birilerini, şehre 45 dakika mesafedeki Uzunya‘yı ziyaret edin..

Not 1 : Toplu taşıma ile ulaşmak isteyenler; Sarıyer’den kalkan Kilyos minibüsleri işinizi görecektir.

Not 2 : Demirciköy sahilinde bir de Dalia Club var, buradan yakın.

Not 3 : Uzunya plajına giriş 25 TL, sadece şezlong, duş ve kabin dahil.

Not 4 : Bugün orada geçirdiğim süre boyunca telefonum kapalı ve benden uzaktaydı.. Güzel bir duyguymuş gün boyunca radyasyona maruz  kalmadan vakit geçirmek…Tavsiyedir…

2 Yorum

Filed under Biri Kaçamak mı Dedi ?, Gündem Dışı

Şen Olasın İstanbul Şehri

Aslında aklımda gündemle ilgili yazılar var, sabah sabah okuduğum gazeteden içime işleyen, sinirimi bozan ve isyan bayraklarını açmama vesile olacak türde irili ufaklı haberler..Siyasete (ulusalına da (!), uluslararasına da) ve politikaya zaten zerre itimadım yok da, sanırım artık kimseye güvenmemek gerekiyor, devir öyle bir devir.

Lakin blogun düsturunu bozmayacağım ve başka bir konudan dem vuracağım. Umarım okurken içiniz açılır da bulunduğunuz yerden çıkıp deniz kenarında çay içesiniz gelirJ

Yaşım büyüdükçe, keşfettiğim yerlerin sayısı arttıkça İstanbul’a olan hayranlığım gün geçtikçe fazlalaşıyor.

Burada yaşayan biri; illa ki zevkine uygun bir mecra bulur; mesela tarihi yarımadayı, şehrin eski sokaklarını arşınlarken geçmiş yüzyıllara uzanır, etkinlikler arası mekik dokuyarak konsere, filme, sergiye (kısacası sanata) doyar, belki sadece deniz kenarında yürüyüp vapurları seyreder ya da yüzlerce yiyecek-içecek alternatifinden birini seçerek eşiyle dostuyla vakit geçirir..

Tamam; şarkıda geçen “Bu şehir insana tuzak kuruyor, bu şehir insanı uzak kılıyor, bu şehir insanı hayli yoruyor, bu şehir insanı hep kandırıyor” dizelerini inkar etmiyorum, İstanbul’un insanı ‘hayli yorup yıprattığı’ bir gerçek..Ama gülü seven dikenine katlanıyor işte.

Bu ara o kadar fazla şenlik, festival, karnaval (!) var ki ortalıkta, insan ne seçeceğini şaşırıyor, mutlu oluyor, neşe doluyorJ

Bahsetmek istediğim 2 şenlikten birincisi, bu sene beşincisini idrak ettiğimiz Bebek Şenliği..Parka yayılmaca, müzik, temiz hava-bol gıda, kıpır kıpır olmaca..ne ararsanız var.

Kübalı bir müzik grubu olan Acuba’yı parkın dışından dinledim, ardından bir DJ eşliğinde sirtaki ve tango müzikleri ile canlandık..En son Reggae grubu Sattas’ı da dinleyip, rahatlamış bir halde şenlik alanından ayrıldık..

Şenliğin son gününde benim pek sevdiğim Balkan müziği yapan Kolektif İstanbul sahne alıyordu, gidemedim.

Tam da bu noktada güzel bir tesadüf oluyor; Bebek Şenliği’nden iki gün sonra Kolektif İstanbul, şahane Galata Kulesi’nin dibinde müzik ziyafeti çekiyorJ

Tepemde tüm göz alıcılığıyla kule; yanımda çok sevdiğim arkadaşlarım ve sahnede tabiri caizse ‘ölüyü dirilten’ bir müzik.. Saksafon, gayda, akordeon, klarnet, davul ve vokal bir araya gelirse ne olur? Senfonik ve kıpır kıpır müzik sebebiyle kule dibindeki kafenin garsonu ve aşçısı; kafasında şef şapkasıyla birlikte işi gücü, servisi bırakır, kendini ritmin hareketliliğine bırakır..E sonra biz ne yaparız? Bu kadar samimi dans eden bir adamın karşısında kurtlarımızı dökeriz, hatta adam –muhtemelen aklı müzik ve dansta kalarak– servisine dönünce, kafenin önünden geçerken alkışlayarak kendisini selamlarızJ

 

Yaz döneminde iyice artan konser, uluslararası film-tiyatro gösterimleri, sergi ve şenlik aktivitelerine ucundan kıyısından bulaşmanızı ve ruhunuzu sanata doyurmanızı öneririm, iyi geliyor 🙂

2 Yorum

Filed under Asmalımescit-Beyoğlu, Kültür-Sanat