Category Archives: Uncategorized

Bursa’nın Ufak Tefek Taşları

Benim için sadece iş maksatlı fuarlara gidilen, 1-2 gece konaklanıp hiç gezilmeden dönülen bir şehirdi Bursa. Bursa denince kafamda canlananlar; herkesin ezbere bildiği üzere kestane şekeri, iskenderi, havlusu, ipeği, köftesi, Ulu Camii, tarihi mekanları ile meşhur Osmanlı başkenti..Tabi bir de çocukken önünde fotoğraf çektirdiğim Hacivat-Karagöz anıtı vardı aklımda hayal meyal..

Yakın bir dostumun düğünü sebebiyle topladık tası tarağı, iş çıkışı atladık feribota ve tuttuk Bursa’nın yolunu. Düğünde giyeceğim elbiseyi evdeki askıda unutup, elimde çanta ile iskeledeki çırpınışlarımı, bir sonraki feribota yer olmadığı için mecburen elbisesiz bir şekilde, üzerimdeki kot-tişörtle yola koyulmamızı, Bursa’ya iner inmez taksi ile en yakın alışveriş merkezine kapağı atıp 10 dakika içinde idareten bir elbise satın almamızı ve o elbiseyi kabinde giyip, takside makyajımı yapıp düğüne hafif rötarlı da olsa sağ salim yetişmemizi saymazsak; keyifli ve stressiz (!) bir yolculuk sonunda Bursa maceramıza başladık.

Düğün bahanesiyle yolumuzu düşürdüğümüz şehrin gezilecek yerlerini öğrendikten sonra ilk önce Karagöz-Hacivat anıtı ile başladık turumuza. Ardından bayıldığımız Koza Han’da ipekçileri dolaştık,  çeşit çeşit ipek kumaşlarının herbirine dokunarak, doya doya gezdik geniş avlulu bu hanı..Sonra şehrin havasından mıdır bilinmez, kestane şekeri çekti canımız ve önce Kafkas’a, ardından Ülkü Pastanesi’ne çevirdik rotamızı.

Ulu CamiiUlu Camii’nin mimarisini seyredaldık, caminin arkasındaki çarşıda kuyumcuları, dükkanları gezdik, Koza Han’ın huzur dolu avlusunda limonatamızı içtik ve nihayet akşam yemeği kararına geldi çattı zaman.. İskender tercih etmediğim için Koza Han’ın yanındaki Çiçek Izgara’da karar kıldık ve bence çok da iyi ettik. Çok güzel bir terası ve Bursa ile özdeşleşmiş olmanın hakkını verircesine lezzetli köfteleri var buranın..Memnun şekilde ayrıldık Çiçek Izgara’dan..

Bursa’da ulaşım sorunu yok gibi duruyor, vızır vızır çalışan otomobil-dolmuşlar, rahat otobüsler, Bursaray gibi farklı ulaşım araçları, istediğiniz yere kolayca varmanızı sağlıyor.

Belki uzun zamandır bir turist olarak farklı bir şehirde gezmemiş olmam, belki şehrin bize huzur vermesi ve İstanbul’un canavarlığından uzaklaştırması sebebiyle, Bursa seyahati bana çok iyi geldi.. Hem İstanbul’a yakın, hem de köklü tarihi olan ve aynı zamanda lezzetli tatlarla bezeli bir şehri gezmek isterseniz; Bursa aklınızda bulunsun..

 

IMG00203-20130914-1822 IMG00197-20130914-1743

Yorum bırakın

Filed under Uncategorized

..Gökten Üç Elma Düşmüş..

Başlığa bakıp da masal anlatacağımı zannetmeyin, sadece masalsı bir filmden bahsedeceğim için böyle bir cümle yazasım geldi…Filmimiz; Çağan Irmak’ın son eseri; Prensesin Uykusu.. Oyuncular, Sevinç Erbulak, Genco Erkal, Çağlar Çorumlu, Alican Yücesoy ve Ayşe Nil Şamlıoğlu..

Hikaye naif, öyle büyük aksiyonlar, hareketli koşturmalar, dramatize edilmiş olaylar yok..Kızının başına gelen bir talihsizlik sonucu uykuya dalması ile birlikte helak olan, hepimiz gibi bir anne var, onların çaresizliğine en az onlar kadar üzülen, gülmese bile, sürekli gülercesine gibi duran fedakar ve sempatik komşu var, onun fırlama, eğlenceli, belli etmese de duygusal arkadaşı var..Sonra mahallenin yaşlı amcası var, başlarda hayatına çok girilmeyen, ama girilince yalnızlığı ve derinliği fark edilen.

Ben gitmeden biri bana filmi “geriye dönüşler animasyonla yapılmış, ayrıca masallar, gerçek üstü öğeler var” tanımlarıyla anlatsaydı belki biraz ön yargılı olurdum.. Belki de bu hayallerin beni filme yabancılaştıracağını , konsantrasyonumu bozacağını zannederdim..Şu an diyebilirim ki; beni filmde en çok etkileyen (hatta hüngür hüngür ağlatan) sahneler animasyonlu olanlardı.. (Herhangi bir sahneden etkilenip ağlama konusunda asla baz veya kriter alınmamam gerektiğini daha önce söylemiş miydim:)Muhtemelen çoğu insanın o kısımlarda sadece gözü dolmuştur)

Prensesin Uykusu kült film arşivinizde yer almayacak, hatta belki hafızanızda yer bile etmeyecek, sadece “Çağan Irmak filmi kontenjanından” kendine sohbetlerde yer bulacak. Ama bazı filmler vardır, hani bitiş jeneriği akarken koltuğunuzdan kalkmak istemezsiniz, çalan müziği son notasına kadar dinlemek arzusuyla dolarsınız..Aslında çok basit bir hikayeyi anlatır, ama gözlerinizi ayırmadan izlersiniz..Ve bazen öyle diyaloglar geçer ki, yanınızdakiyle göz göze gelmeye korkarsınız..İşte öyle bir film:)

 Bu aralar bloga çok sık yazmadığım için, bir taşla iki kuş vurarak; halen devam eden şahane bir sergiden de bahsetmek istiyorum : İstanbul 1910-2010 Kent, Yapılı Çevre ve Mimarlık Kültürü .. Bu etkinlik Bilgi Üniversitesi’nin Eyüp kampüsünün içinde yer alan Santralistanbul’da kendine yer buluyor ve normalde 20 Kasım 2010’da bitmiş olması gerekirken, 16 Ocak tarihine kadar uzatılıyor.. Ben 19 Kasım’da gezdiğim ve hemen ertesi gün son bulmuş olacağı için o zamanlar hakkında yazmak istememiştim, biten bir etkinliği anlatmanın faydası olmayacağını düşünerek.. Uzatıldığını duyunca hemen davrandım klavyeye, mutlaka birilerinin dikkatini çeker diye.

Sergi Şehr-i İstanbul’umuzun son 100 yılda geçirdiği evreleri (ya da evrimi) devlet dairelerinden, meyhanelerine, meydanlarından, sanat evlerine uzanan çok geniş bir yelpazede anlatıyor.. Ama bunu klasik bir fotoğraf sergisi sanmayın, 3 kata yayılmış türlü türlü resmin,maketin ve istatistiki bilgilerin içinde saatlerin nasıl geçtiğini anlamadım..

Odanın neredeyse tamamını kaplayan kabartma İstanbul maketi , cadde cadde, boydan boya Taksim-4. Levent hattını gösteren uzun resim ve kentleşme sürecine dair sayısal veriler beni en çok etkileyenlerdendi.. Kısacası, gidilip görülesi, tadı çıkarılası…

Yorum bırakın

Filed under Kültür-Sanat, Uncategorized

bellissima, magnifico !

Veee İtalya ! Gezdiğim yerler arasında beni en çok coşturan yerlerden biri..Kuzenimin yüksek lisans için; belli bir süreliğine  Como’da yaşıyor olmasını fırsat bilip, tası tarağı toplayıp 2008 Mayıs ayında hemen yanına kaçtım.. 146 km2’lik alana yayılan Como Gölü (İtalya’nın en büyük 3. gölü) etrafına konumlanan şirin yapılar ve harika doğa beni büyüledi.. Sonra ver elini Milano, Venedik. . Milano’daki Duomo Katedrali çok ihtişamlı; restorasyon halinde olduğundan içeri giremedik, ama binayı dışarıdan görmek bile yeterli oluyor..

La Scala; tam adıyla Teatra alla Scala; 1778 yılında kapılarını açmış; dünyanın en önemli opera binalarından biri..

Venedik gerçek dışı; masalsı bir yere benziyor, sanki tarihi binalar, gondollar, dar sokaklar arasına sıkışmış evler, iştah açıcı pastaneler ve her tarafta rastlanan maskeli dükkanlar turistler için hazırlanmış bir platform gibi..

Yorum bırakın

Filed under İtalyaa