Tag Archives: edebiyat

10 sene mi?

Bundan tam on yıl önce bugün yazmış olduğum yazıyı paylaşacağım, tutmayın beni.

Sene 2012; beş yıl çalıştığım fabrikadan yeni ayrılmışım, sonrasında 8 yıl çalışacağım iş yerinden hiçbir emare yok henüz. Üslubuma bakılırsa oldukça pozitif ve dolu doluymuşum.

Binlerce olay, duygu, anı geçmiş üzerinden. Beynim, vücudum, hislerim; hiçbiri aynı değil artık. Mesela kitap dünyasından koptum, demişim. Oysa yeniden bağlandım sonrasında. Hem de kendi kitabımı çıkaracak kadar. Yüzlerce film, yazı, müzik aktı gitti. Sedef Adası’na denk gelemedim, lakin bir sürü başka güzel ada tecrübe ettim. 🙂

İnsanın eski ‘kendisi’ ile yıllar sonra karşılaşması değişik bir duygu. (1 Ağustos 2032 tarihine not, okuyanlara selam olsun.)

10 sene önce bugün yazdıklarım:

Yapılacak o kadar çok şey var ki…Okunacak bir yığın kitap var mesela…Çocukluğum ve ilk gençliğimde bazı geceler sabaha dönerken, annemin “haydi bırak kitabı da yat artık” uyarısı ile bile bırakamazdım kitabı…Fakat  önce üniversite; sonra da iş hayatı ile birlikte pek sevdiğim kitap dünyasından yavaş yavaş koptum.. 1.5 ay önce işi bırakmamla beraber; yapmak isteyip de zaman/fırsat/motivasyon bulamadığım işlerle uğraşma isteği uyandı bende..

Lakin bu sefer de bir boşluk, tembellik, “amaan nasılsa çok vaktim var, istediğimi yapabilirim” hissiyatı ile erteleme hasıl oldu bana.. Diyorum ya yapılacak çok şey var.. Daha önceki kitaplarını okumadığım Elif Şafak’ın Şemspare ‘si ile Orhan Pamuk’un Yeni Hayat ‘ı bekliyor rafta okunmayı.

İzlenecek filmler de var haliyle listede.. Kara Şövalye; Amerika’daki galasında yaşanan katliam sebebiyle beni kendinden soğuttuysa da, gidilecek filmler arasında ilk sırada duruyor şu sıralar..

Sonra her seferinde bir mani çıktığı için bir türlü gidilemeyen Sedef Adası var listemin en püfür püfür, en güneşli ve bol yüzmeli tarafında..Tatile gitmek kısmet olmadı henüz ama günübirlik Sedef Adası‘na gitsem, birazcık iyot kokusu alıp kendimi engin maviliğe bırakıp serinlesem; tüm yorgunluğumun gideceğini ve felekten en kolay yoluyla bir tatil çalacağımı hissediyorum.

Yaptıklarım da var elbet bu “erken emeklilik” süresince.. O kadar çok özlemişim ki geç saatlere kadar uyanık kalmayı, karga dışkısını yemeden uyanmak zorunda olmamayı, sair günde sokaklarda dolanmayı, köprü trafiğinin yoğunluğu ile ilgilenmemeyi, okumayı, yazmayı, dinlenmiş şekilde bir yerlere gitmeyi, sevdiklerimle vakit geçirmeyi..

2 Yorum

Filed under içimden geldiği gibi, Kültür-Sanat

Gecikmiş Bilgilendirme

Kitap çıkardıktan sonra burayı çok boşladım, farkındayım.

Oysa ki burası benim kalem, kimse bilmezken zehrimi döktüğüm oyun alanımdı.

İlginçtir, 12 sene önce buraya yazmaya başladığımda hiç beklemediğim insanlardan fevkalade tepkiler almıştım. “Kesin çok destek olur” dediklerimin bir kısmı da burayı okumaya bile tenezzül etmemişti. Hayat tuhaf. O zaman ilgilenmeyenler, kitabım çıkınca epey alkışladılar.

Destek ve kösteğin nereden geleceği hiç belli olmuyor.

Bu kadar dedikodu yeter, uzatmadan konuya gireyim: Luna Yayınevi etiketiyle raflarda yerini alan bir kitap var; ismi Öykü Kumbarası.

Sevdiğim bir öykümle bu kitaba dahil oldum. İsmi ‘Kırtasiye’. Okuyan ve beğenen dostlar “ne bu ya biraz neşeli yazsana” gibi serzenişlerde bulundular. Hatta ağlayanlar olmuş. Ne mutlu bana!

Keyifle gülebildiğimiz, huzurlu ve sağlıklı günler temenni ediyorum…

Zeynep

20 Yorum

Filed under edebiyat, içimden geldiği gibi

Makinist Perişan

Eski yazılarımdan birinde şöyle demişim:

Her zaman düz yazı olmuyor. Bazen vites 3’te kalmışken yokuş çıkmaya çalışıyorum. O zaman anlıyorum ki ‘mısra’ paklayacak halimi. Şair olmadan şiir yazmak da ayrı meşakkat. Araf gibi.

İşte o “mısra ile paklanmayı” seçtiklerimden “Makinist”; sevdiğim dergilerden “Edebiyatist” Ocak/Şubat sayısına konuk oldu. Bir ‘kuple’ paylaşıyorum aşağıda.

Sağlıklı, edebiyatlı ve huzurlu günler temenni ederim.

(…)

“Kompartımanda gri saçlı bir adam

Kravatının boğumu sağa kaymış

Ağlamaklı bakan kadının işaret parmağını öperken

Midesine bir bıçak saplanıyor

-İnsan bir ömür içinde bıçakla yaşayabilir-

(…)

6 Yorum

Filed under Gündem Dışı, içimden geldiği gibi

Duyuru

Sevdiğim edebiyat dergilerinden Kitap Eki‘nin Aralık sayısına misafir oldum.

Dergiye ulaşmak isteyenler için satış noktaları: Burada ve şurada

Olabildiğince– mutlu, sağlıklı, huzurlu, bol yazmalı ve okumalı bir yeni sene temenni ediyorum herkese.

Not: İlk fotoğrafı Kitap Eki Instagram sayfasından aldım. (@kitapeki_info)

2 Yorum

Filed under Gündem, Gündem Dışı, içimden geldiği gibi

Sayıklamalar

“Nasıl yazıyorsun?” sorusuna verdiğim bazı klişe yanıtlar var:
“Sessiz sakin bir köşede”
“Tek başımayken”
“Kafam bozukken”
“İçim doluyken”
gibi…
“Neden yazıyorsun?” diye soran olmadı bugüne kadar ama eğer olursa verebileceğim yanıtlar muhtelif.
“Dünyaya uyum sağlayabilmek için”
“Delirmemek için”
“Akıl ve ruh sağlığımı korumak için”
“Gerçeklerden kaçmak için”
“Kaçmaya çalıştığım gerçeklere yaklaşabilmek için”
“İçimi dökmek için”
“Umursamamak için”
“Uyuşmak için”
“Unutmak için”
“Hatırlamak için”
Hem yazmak suç, ayıp ve günah kategorilerine girmiyor. (en azından şimdilik) Nefsi müdafaa yapıyorum bir yerde. Kendimi savunmasız bırakmamaya çalışıyorum.
Gülmek istiyorum. Kahkaha atarken beyinde salgılanan hormonların eşi benzeri yok başka hiçbir eylemde.
Güldürebilmek bambaşka bir mutluluk, apayrı bir zevk.
Bir insan size kahkahalarla gülüyorsa, –tabii yere düşerek kendinizi gülünç duruma düşürmenizden bahsetmiyorum-, onu tamamen ele geçirmişsiniz, benliğine sızmışsınız demektir.
Çünkü karşılıklı gülenler arasında görünmez köprüler kurulur.
Ben birlikte güldüğüm insanlara kıymet veririm ve fark ettirmeden onları kalbimin ayrı bir odacığında misafir ederim.
Benim kalbimde 4 odacıktan fazlası var. 🙂
Ayrıca evet, bu yazı derinliksiz, konusuz, ölçeksiz ve biraz da mesnetsiz.
Bu seferlik böyle olsun.
…..
“içimden geldiği gibi”
…..

“Beraber gülmediğiniz bir insan ile mutlu olamazsınız”

Fyodor Dostoyevski

6 Yorum

Filed under Gündem Dışı, içimden geldiği gibi