Gri, eski bir apartmanın 4. katında, koridorun ortasında karşılıklı duruyorlardı.
Adamın kadına söylemek istediği yığınla söz vardı.
Eğer cesaret edebilseydi, gurur meretinden kendini kurtarabilseydi, anlatacaktı.
Yapamadı.
Onun yerine sağ gözünü kısarak, yumuşacık baktı.
“Hırpalamalarım, çocukluklarım, öpemediklerim, fevriliklerim ve sana doya doya sarılamadığım tüm zamanlar için özür dilerim” der gibi baktı.
Kadın, bu bakışın manasını anladı. Kelimeleri bulup konuşabilseydi, karşılık verecekti.
Bulamadı.
Onun yerine “Sana veremediğim hayatlar ve hayaller için beni bağışla” der gibi sağ gözünden bir damlacık yaş akıttı.
Adam, bu yaşın manasını anladı.
Kadın adamın iki elini birden tuttu, avucunun içini öptü, kokladı.
Adam kadını öpmedi. Zira o son öpücük, işleri çok zorlaştırırdı.
Sessizce, kadının merdiven dönemecinde gözden kaybolmasını bekledi.
Arkasını döndü.
7 adımda binanın ön cephesine bakan pencereye ulaştı. Asfalt ile buluşması ise iki saniye sürdü.
Sağ gözünden düşen tek damla yaş, başından akan kana karıştı, kayboldu.
Kadın kimselere görünmemek için arka çıkıştan çıkmıştı. Huzursuzca bekleyen çocuğuna
sarıldı, yürümeye başladı.
Ömrü boyunca üzerine titrediği adamın öldüğünü hiçbir zaman öğrenmeyecekti.
(mutsuz) -son-
—————————————————————————————————————————————————-
Yazı-yorum dergi Mayıs sayısının 56. sayfasında yer alan mini öykümü okudunuz.Teşekkürler.
—————————————————————————————————————————————————–
Zeynep Albaraz Gençer