Ben pek ‘hayalperest’ biri değilimdir, nadiren gerçek dünyadan kopup bambaşka rüyalara uğrarım. Hayal mahsulü seyirliklerden, bilimkurgudan, fantastik filmlerden pek hoşlanmam; dolayısıyla Walter Mitty’nin Gizli Yaşamı’na giderken biraz önyargılı olduğumu itiraf etmeliyim.
Steve Conrad’ın senaryosunu yazdığı, Ben Stiller’ın ise yönetmenliğini ve başrolünü üstlendiği bu film; James Thurber’in 1939 yılında yazdığı bir kısa hikayeden uyarlanmış.
‘Life’ dergisinin fotoğraf arşivinde çalışan ve kendi halinde bir adam olan Walter Mitty’nin (Ben Stiller) hayatındaki en büyük çılgınlığın, zaman zaman yaşadığı andan kopup, hayal aleminin sarp ve dikenli yollarında gezinmek olduğunu görüyoruz filmin başlarında.
Walter Mitty rutin yaşamından o kadar bıkkın ki, çalışırken, tren beklerken, sevdiği kadını gördüğünde akla sığmayacak düşlerin içinde buluyor kendini ve etrafında ona seslenenleri bile duymuyor.
Özellikle belirtmek isterim ki; hayal ile gerçek arasındaki geçişler; yani normalde asla yaşayamayacağı anların ardından günlük yaşama dönüş oldukça akıcı ve inandırıcı. Zaten genel olarak filmin görselliği epey etkileyici, zira daha önce pek alışık olmadığımız ülkeleri bize gezdiriyor.
İş yerinde yaşadığı bir olay; Walter Mitty’nin tüm hayatını allak bullak ediyor ve hayallerinde bile göremeyeceği maceralara yelken açıyor. Filmden aldığım mesajlar; “3 günlük dünya, yaşamana bak”, “Hayal et, iste, çalış…Her şey mümkün”.
Ben Stiller’ı tebrik etmemek elde değil, şahane yönetmiş ve pek güzel oynamış. Sean Penn’in filme büyük katkısı var; ‘konuk oyuncu’ kategorisinde sayılabilir, ama bulunduğu sahneleri ihya ediyor her zamanki gibi. Shirley MacLaine, Adam Scott, Kathryn Hahn, Patton Oswalt ve Kristen Wiig de rollerine oldukça yakışmışlar, renk katıyorlar. Filmin ardından neredeyse 15 dakika süren bitiş jeneriğini şaşkınlıkla seyrettim, sanırım gördüğüm en kalabalık film ekibiydi.
Uzun lafın kısası; enteresan, yüksek tempolu, çok emek harcandığı belli ve tavsiye edebileceğim bir film Walter Mitty’nin Gizli Yaşamı.
Kıssadan hisselenmeli miyim acaba ? Malum; hayat bir şeyleri ertelemek için çok kısa. Gerçi bazen tahayyül etmek, gerçeğini yaşamaktan daha çok keyif verir ya da müşkülpesent insanoğlu yetinmez, ona ulaşınca öbürünü ister.
Ama yine de, ‘yapamam, beceremem, ben neyi değiştirebilirim ki’ gibi umutsuz ifadelerden ziyade, istedikten ve çabaladıktan sonra birçok şeyin mümkün olabileceğini düşünmekte fayda var.