Tag Archives: galata

Kuledibi, Hissiyatlarım, ‘Gündem’

Şehrin en tarihi ve karizmatik yerlerinden biri olan Galata’ya yolum düştü dün; amacımız gezmek değil; Kuledibi Göz Hastanesi’ni ziyaret etmekti. Fırsattan istifade ettim; tarihin tozlu sayfalarından fırlamış gibi duran bohem Galata sokaklarındaki küçük tasarım dükkanlarını, eski binaları ve yeni açılan mekanları seyr-ü sefa eyledim.

Kuledibi’nde tam teşekküllü bir göz hastanesi bulunduğunu,  tam isminin “Prof. Dr. N. Reşat Belger Beyoğlu Göz Eğitim ve Araştırma Hastanesi” olduğunu ve devlet hastanesi statüsünde hizmet verdiği için, emeklilere ücretsiz tedavi imkanı sunduğunu biliyor muydunuz ?

Örneğin göz tansiyonu gibi hassas ve kolayca tespit edilemeyen göz rahatsızlıklarının tetkikleri için; çoğu hastane ve muayenehanede bulunmayan cihazlar burada mevcutmuş. . Ben de bunları; göz tansiyonu hastası olan annem vesilesiyle öğrenmiş bulunmaktayım. Yeri gelmişken buraya da yazmak istedim; belki internetten bu konuyu aratan birilerinin işine yarar..

Galata Kulesi’nin etrafı cıvıl cıvıl kaynıyordu her zamanki gibi; ama bulunduğumuz saat itibarıyle ağırlık turistlerde ve esnaftaydı. Önce kulenin yanındaki kahvede soluklandık; sonra da emektar Konak Pastanesi’nin Galata şubesine uğramak istedik..Ancak Nişantaşı’nın gülü Konak’ın; Galata şubesindeki pastane kısmını kapatmış olduğunu gördük..(Manzarası pek güzel kafe kısmı halen açık)

Sonra kendimizi, moda-takı tasarımcılarının dükkanları ve kafelerle bezenmiş Galata sokaklarına attık..Esnaf dükkanların önüne konuşlanmış, geleni geçeni seyrediyordu..Meşhur Doğan Apartmanı’nın önünden geçerken binanın güzelliği karşısında dayanamayıp fotoğrafını çekiverdim.

Uzun zaman buralarda gönlümce gezme fırsatım olmamıştı; geçen hafta Çukurcuma, bu hafta da Galata derken; kendimi şehri yeniden keşfe çıkmış bir gezgin gibi hissettim.. Sanırım işi bırakmış olmanın getirilerinden biri de bu..

Yazıyı bitirirken nedense aklıma Can Yücel’in “Farkında Olmalı İnsan” adlı şiirinin son dizeleri geldi..

Ömür dediğin üç gündür, dün geldi geçti yarın meçhuldür…

O halde ömür dediğin bir gündür,o da bugündür….

(Bu yazının yazının kategorisini seçerken “Gündem Dışı” kutucuğuna tıklayınca fark ettim ki; aslında gündemdeki rezalet ve insanlık dışı olaylarla ilgili yazmayı istediğimde çoğu zaman kendimi durduruyorum.. Bazen başarılı olamıyorum ve  adalet/hukuk sisteminin bitikliğine, yozluğuna karşı içimden yükselenleri klavyeye döküyorum. [bkz. Haberler yazım] Bugün ve dün yine bir dolu utanç kaynağı haber okudum, seyrettim..Neyi neresinden tutacağımı, yazacağımı dahi bilemiyorum.. Yazık gerçekten.)

5 Yorum

Filed under Gündem Dışı, Kültür-Sanat

Şen Olasın İstanbul Şehri

Aslında aklımda gündemle ilgili yazılar var, sabah sabah okuduğum gazeteden içime işleyen, sinirimi bozan ve isyan bayraklarını açmama vesile olacak türde irili ufaklı haberler..Siyasete (ulusalına da (!), uluslararasına da) ve politikaya zaten zerre itimadım yok da, sanırım artık kimseye güvenmemek gerekiyor, devir öyle bir devir.

Lakin blogun düsturunu bozmayacağım ve başka bir konudan dem vuracağım. Umarım okurken içiniz açılır da bulunduğunuz yerden çıkıp deniz kenarında çay içesiniz gelirJ

Yaşım büyüdükçe, keşfettiğim yerlerin sayısı arttıkça İstanbul’a olan hayranlığım gün geçtikçe fazlalaşıyor.

Burada yaşayan biri; illa ki zevkine uygun bir mecra bulur; mesela tarihi yarımadayı, şehrin eski sokaklarını arşınlarken geçmiş yüzyıllara uzanır, etkinlikler arası mekik dokuyarak konsere, filme, sergiye (kısacası sanata) doyar, belki sadece deniz kenarında yürüyüp vapurları seyreder ya da yüzlerce yiyecek-içecek alternatifinden birini seçerek eşiyle dostuyla vakit geçirir..

Tamam; şarkıda geçen “Bu şehir insana tuzak kuruyor, bu şehir insanı uzak kılıyor, bu şehir insanı hayli yoruyor, bu şehir insanı hep kandırıyor” dizelerini inkar etmiyorum, İstanbul’un insanı ‘hayli yorup yıprattığı’ bir gerçek..Ama gülü seven dikenine katlanıyor işte.

Bu ara o kadar fazla şenlik, festival, karnaval (!) var ki ortalıkta, insan ne seçeceğini şaşırıyor, mutlu oluyor, neşe doluyorJ

Bahsetmek istediğim 2 şenlikten birincisi, bu sene beşincisini idrak ettiğimiz Bebek Şenliği..Parka yayılmaca, müzik, temiz hava-bol gıda, kıpır kıpır olmaca..ne ararsanız var.

Kübalı bir müzik grubu olan Acuba’yı parkın dışından dinledim, ardından bir DJ eşliğinde sirtaki ve tango müzikleri ile canlandık..En son Reggae grubu Sattas’ı da dinleyip, rahatlamış bir halde şenlik alanından ayrıldık..

Şenliğin son gününde benim pek sevdiğim Balkan müziği yapan Kolektif İstanbul sahne alıyordu, gidemedim.

Tam da bu noktada güzel bir tesadüf oluyor; Bebek Şenliği’nden iki gün sonra Kolektif İstanbul, şahane Galata Kulesi’nin dibinde müzik ziyafeti çekiyorJ

Tepemde tüm göz alıcılığıyla kule; yanımda çok sevdiğim arkadaşlarım ve sahnede tabiri caizse ‘ölüyü dirilten’ bir müzik.. Saksafon, gayda, akordeon, klarnet, davul ve vokal bir araya gelirse ne olur? Senfonik ve kıpır kıpır müzik sebebiyle kule dibindeki kafenin garsonu ve aşçısı; kafasında şef şapkasıyla birlikte işi gücü, servisi bırakır, kendini ritmin hareketliliğine bırakır..E sonra biz ne yaparız? Bu kadar samimi dans eden bir adamın karşısında kurtlarımızı dökeriz, hatta adam –muhtemelen aklı müzik ve dansta kalarak– servisine dönünce, kafenin önünden geçerken alkışlayarak kendisini selamlarızJ

 

Yaz döneminde iyice artan konser, uluslararası film-tiyatro gösterimleri, sergi ve şenlik aktivitelerine ucundan kıyısından bulaşmanızı ve ruhunuzu sanata doyurmanızı öneririm, iyi geliyor 🙂

2 Yorum

Filed under Asmalımescit-Beyoğlu, Kültür-Sanat