…Balerin ve Hırsız…

Girizgahsız, pat diye konuya giriyorum; Balerin ve Hırsız için uzun zamandır izlediğim en güzel film dersem sanırım abartmış olmayacağım. Şaheser bir senaryo, eksiksiz kurgu, etkileyici oyunculuklar ve insanın içini buran (ama sömürmeyen) bir dram.

Her festival öncesi içimde kabaran ‘mutlaka en az bir film izlemeliyim’ mantığıyla; hiç araştırmadan sadece günü-saati uygun diye bilet aldığımız bir filmin böylesine muhteşem çıkacağını doğrusu pek ummamıştım..
Mevzu Şili’de, devrim sonrasında cereyan ediyor; hazin geçmişi sebebiyle konuşma yeteneğini kaybetmiş balerin Victoria Ponce’un (Miranda Bodenhöfer) yolu fırlama ve duygusal hırsız Angel Santiago (Abel Ayala) ile kesişiyor..Aralarına ülke çapında tanınan ve hapisten yeni çıkmış karizmatik banka soyguncusu Nicolas Vergara Grey’in de katılmasıyla –ki bu isim İspanyol aksanıyla şahane tınlıyor– konu dallanıp budaklanıyor, trajik ve enteresan bir hal alıyor.
32 kısım tekmili birden denir ya, Balerin ve Hırsız için bu tabir cuk oturuyor; aşkın ve çaresizliğin kelime anlamını, birilerine kavuşmak için adanan ömürleri, aşık olunan kişinin kahvaltıda ne yediğinin bile çok önemli olabileceğini, hatta bu detayın insanı mutluluktan ağlatabileceğini gördüm dersem, muhtemelen filmi izlemiş olanlar ne hissettiğimi anlayacaktır.

 

Balerin ve Hırsız; 2009 yapımı bir İspanyol filmi; zaten melodik ve hareketli İspanyolca bu dokunaklı masalsı seyirliğe öyle bir uyum sağlıyor ki, sormayın.. Filmin dokuz dalda Goya’ya aday gösterildiğine ve 2010 Oscar ödüllerine İspanya’nın adayı olduğuna değinmeden geçmeyeyim..Bu film kesinlikle tarafımdan tavsiyedir, iyi seyiler:)

1. Not : İzlediğim filmleri anlatırken konuya fazla girmemeye özen gösteriyorum, okuyanın ağzına bir parmak bal çalmak olarak da nitelendirebiliriz tabi bunu:) Film hakkında detaylı ve güzel bir yorum okumak isteyenler buradan yaksın..

2. Not: Nicolas Vergera Grey rolündeki Ricardo Darin bana mütemadiyen Jean Reno’nun vurdumduymaz hallerini hatırlattı.

3. Not: Filmin orijinal ismi El Baile de la Victoria olup; Antonio Skarmeta’nın aynı isimli kitabından sinemaya uyarlanmıştır.

8 Yorum

Filed under Kültür-Sanat

8 responses to “…Balerin ve Hırsız…

  1. Çok güzel bir site tebrikler.

    Beğen

  2. albaraz

    Bu da mutlu edici bir yorum, teşekkürler:)

    Beğen

  3. pinar

    Benden once konuya girmissin, bana anlatıcak bişey kalmadı..Cok basarılı anlatım, ben de aynı seyleri dusunuyorum zaten:)

    Beğen

  4. albaraz

    🙂 bence kesinlikle yazmalısın, bu kadar güzel bir film hakkında elinden yansıyacak yorumları merak ediyorum. (tabire bakar mısın:)

    Beğen

  5. Emre Kurt

    albaraz herşeyi beğeniosun ama ya:))
    biraz da beğenmediğin şeyleri yaz

    Beğen

  6. albaraz

    :)) Emre güzel yerden yakalamışsın, evet nedense hep beğendiğim aktiviteleri yazıyorum, belki beğenmediklerim beni etkilemediğindendir, bilemiyorum. Bu konuyu düşüneceğim 🙂

    Beğen

  7. arzu

    Balerin&Hırsız
    Muhteşemdi…
    Bugüne kadar birçok festival filmi izledim birçok oscar olan yapımlar oldu ancak bu kadar iyi bir oyunculuk sıradan ama basit bir hikayenin bu denli sürükleyici olması muhteşemdi…
    Ailesi ihtilal zamanı sokağa çıkma yasağı olduğu dönemlerde kendi evinde kendi gözünün önünde katledilen ve göründüğü halde görülmeyen , yaşadığı şoktan dolayı konuşma yeteneğini kaybeden, sonrasında baleye merak saran dilsiz bir kızla, küçük yaşta atlara meraklı olduğundan 1 günlüğüne çaldığı atla dere kenarında oynadığı için tutuklanan genç bir çocuğun hikayesiydi özünde…
    İnsanın sevince, değer verince bir uzuv kaybının önemi olmadan hissettikleriyle bir aşkı sonuna kadar yaşıyabileceğini, yapılan hatalar ne denli büyük olursa olsun sevginin gerçekten öfkeye yenik düşmediği, görmek istediğin gibi değil olduğu gibi kabul etmek hayatı…
    En güzel sahne, şehrin en ünlü ve pahalı sahne sanatları okulunun gecenin bir yarısı açtırılıp tüm jüri üyelerinin oraya zorla getirilip dilsiz kıza bale yaptırılması ve bir gazetecininde orda olup ertesi sabah herkesin tutuklanmasına karşın yazıyı yazıp manşetten verilmesiydi. Kimsenin tutuklanmak umrunda değil sadece dilsiz kızın gözlerindeki ışıltıydı aslolan..
    Hayat akıp geçiyor birçok şeye takılıyoruz yaşamımızda sölemek kolay yapmak zor gibi bir film değil elbet bunları yazdıran sadece kendine getiren desek doğru olur.
    Konuşabiliyorken haykırmaktan sakınmayalım kelimelerimizi….
    İyi seyirler

    Beğen

  8. albaraz

    Ne kadar güzel ve çarpıcı bir yorum, benim de ara ara düşündüğüm; ama pratiğe dökerken herkes gibi zorlandığım bir hissiyat bu. Günlük hayatta ‘konuşup kendimi ifade edebiliyorken tüm duyguları olduğu gibi açığa vurayım, içimden geldiği gibi yaşayayım’ diyemiyor insan malesef, ama mümkün olduğunca derinden ve içten yaşamak lazım, dibine kadar ve tadını çıkararak.
    Filme dönersem, bale yaparken kızın sahnede devleşmesi, herkesin büyülenmiş gibi izlemesi, o sırada çalan müzik ve bir de Angel’in sinema salonunda Victoria’yı bulduğu sırada geçirdiği kriz en vurucu sahnelerdi..Samimi hayatların şerefine 🙂

    Beğen

Yorumunuz için teşekkürler...