Uzun zamandır yaz(a)mamışım yine..Oradan oraya savruluyorum manen, sanki bir “ne yerde ne gökteyim, bir garip seferdeyim” halet-i ruhiyesi, düşünceleri toparlayamama vaziyeti..Beyin kıvrımlarımın arasında değişik müzikler dolaşıyor ve kafamın bulanık olduğu zamanlarda olduğu gibi; tüm notalar farklı telden çalıyor..
Burası “günlük” tutma yerim değil benim, blogumun benimsediği düstura uygun olarak bir aktiviteden bahsetmem lazım normal şartlarda, ama dedim ya; kelimelerimi toparlayamıyorum.
En son Aşkın İzleri adlı garip sanatsal çalışmayı izledim vizyonda, aklım şaştı..Yorum yapmak bile gelmedi içimden..Terrence Malick’in filmleri böyleymiş meğerse; soyut, havada uçuşan, kavramsal.. Sanırım bu filmi anlayacak ruh halinde değildim, o yüzden ilk defa değindiğim bir aktiviteyi detaylıca anlatmadan geçiyorum.
Bahar mı çarptı acaba beni ? Zaten günümüzde bazı moda “sebepler” var, insanoğlu ne zaman sıkışsa onlara başvuruyor… Canın mı sıkkın, vücudun mu halsiz, kolun mu kalkmıyor ? Havadandır. Boynun mu ağrıyor, gözlerin mi doluyor, tepen mi atıyor ? Strestendir.
Hoşgeldin Bahar ! Güneşli günler getir bize …