Yaklaşık 1.5 aydır yazmadığım için, iddialı bir başlıkla dönmek istedim sayfama. Düşündüm ve aklıma “hayat” kelimesinden başka bir konu gelmedi; zira hayat yazması kolay, anlatması oldukça zor bir olgudur. Yeteri kadar felsefik bir giriş yaptığıma inanıyor ve esas konuya geçiyorum…
1.5 ay… Kimileri için ne yavaş geçmiştir; hastalığı olana, birini bekleyene, sevdiklerini kaybedene, yalnız olanlara. Bazılarınaysa bir gün gibi… Bu blogta sanırım bir iki kez kullanmıştım “hayatımın dönüm noktlarından biri” ibaresini..Ama bu kez hakikaten öyle. Soyadım değişti mesela ki bu aslında hayatımın da büyük ölçüde değişmesine tekabül ediyor aynı zamanda..
Heyecan, sevinç, stres, keyif, huzur, endişe, mutluluk..Tüm bu duyguları aynı potada eriten pek az mihenk taşı vardır insanın hayatında ve işte ben o taşlardan birini edindim bu 1.5 ay içinde.
Tam “bundan güzeli olamaz” derken, kendi dünyamıza nazar değdirdik sanırım, o korkutucu sağlık sorunu çöktü üzerimize kara bulut gibi..Ama hayat kötü tarafını gösterir gibi yapıp,bir anda vazgeçti.. Sanırım kıyamadı bize. Ve tekrar tırmandık yokuştan birlikte.. Hem iyi günde, hem kötü günde yanımızdaydı sevdiklerimiz destekleriyle, mutlu olduk bunca karışık duygunun içinde.
Kişisel dünyamın perdesini aralık bıraktım; ülkedeki olayları şaşkınlıkla takip ettim bir yandan. (Evet hala şaşırabiliyorum bu ülkede olan rezaletlere, ne kadar safım değil mi?) “Bir başkaydı benim memleketim” eskiden, ama sanırım şarkılarda kaldı bu dize hüzünlü bir halde.
Biraz edebi oldu bu yazı, içimden böyle geldi nedense…