Hatırı sayılır bir zamandır kafamda olan ve yapmam gereken bir görevimi büyük oranda gerçekleştirmiş bulunuyorum..Aylarca bunun olmasını bekledim, hatta beklerken de; gerçekleşince hayatımda çok fazla değişiklik yaratmayacağını, ama başladığım işi bitirmiş olmanın vereceği o muhteşem hazzı düşündüm..
Sürecin halen içinde olmam hasebiyle, o hazzın farkında olamadığımdan bu mevzuyu şimdilik es geçiyorum ve konudan konuya atlıyorum.
Biraz bayat olacak ama, yazmak için anca fırsat bulduğum için önce Akbank Caz Festivali kapsamında izlediğim “The Sun Ra Arkestra”dan başlayayım.. Saksafon, trompet, trombon, piyano, elektrogitar, perküsyon, bas ve davuldan mütevellit kalabalık ve neşeli bir grup olan Sun Ra Arkestra’yı izlerken yaşımdan başımdan utandım, zira şef (aynı zamanda saksafon ve flüt çalmakta) 86 yaşında olmasına rağmen, oradan oraya koşturup danslar eden Marshall Allen adında cici bir amca..Grubun geri kalanı da hayli ileri yaşlarda, ama perküsyoncu ağabey şarkının ortasında sahnenin önüne gelip akrobatik hareketlerle bir dans etti ki, aklım şaştı vallahi..
Daha taze bir etkinliğe yelken açalım ve Filmekimi’nden bahsedelim. Biletler satışa çıkar çıkmaz tükendiği için henüz bir program yapamadım, ama vaktimin uyduğu ilk filme gidip kapıdan bilet bulmaya çalışmak gibi bir hayalim var şu an.
Festivalin en dikkat çeken filmlerinden biri; aralarında Fatih Akın’ın da bulunduğu 11 yönetmenli bir seyirlik.. Andy Garcia, Ethan Hawke, Natalie Portman, Orlando Bloom ve Bradley Cooper gibi seyredilesi oyuncularla donanmış olmasının yanısıra, benim için en ilgi çekici tarafı; favori aktörlerimden Uğur Yücel’in de oyuncu kadrosunda yer alması..Filmi festivalden önce izlemiş ve beğenmiştim, ama yine de Paris I Love You’nun tadı da hikayeleri de bir başkaydı sanki..
Sofia Coppola’nın yönettiği “Başka Bir Yerde” , Juliette Binoche’un başrol oynadığı “Aslı Gibidir” , Tayland-İngiltere-Fransa-Almanya-İspanya ortak yapımı “Amcam Önceki Hayatlarını Anlatıyor” , Balthasar Kormákur’un yönetmenliğini yaptığı “Nefes Nefese” ve Sophie Marceau’nun boy gösterdiği “Aşka Fırsat Ver “ izlemeyi isteyeceğim filmler arasında..
Bu güzel ekim ayı aktiviteleri dışında, pastırma yazını kaçırmamalı, sahilde yürüyüş yaparken iyot kokusunu akciğerlere doldurmalı, Beylerbeyi’nin ya da Arnavutköy’ün salaş balıkçılarına uğranmalı, arabaların geçmediği ara sokaklara atılmış masalarda eş-dostla sohbet edilmeli, uzun lafın kısası, “son 1000 yılın en korkunç kışı” gelmeden bahar günlerinin tadı çıkarılmalı.