Tag Archives: bağımlılık

Müptela

Siz hayatınızda hiç “bağımlı” oldunuz mu?

Ama öyle “sabahları kahvemi içmeden ayılamıyorum” gibi günlük rutinler değil kastettiğim. Ulaşamayınca etinizden et koparılıyor gibi; açık taze yaranın üzerine tuzlu limon dökmüş gibi hissettiren, hayatınızdan çalan…

Hani “o” yokken dünyanın bütün hazineleri gelse de bir işe yaramazmış gibi düşündüren ve geri kalan her şeyin önemini sıfıra indirgeyen hastalıklı bağımlılıklar…

İki parmağının arasında tuttuğun, dudaklarına götürüp medet umduğun zıkkımdan bir nefes çekip bıraktığında; dünyanın derdini dışarı üflediğini sanıyorsun. Bazen kadehe koyuyorsun gamını, kederini.  Ne için?

Unutmak? Uyumak? Uyuşmak? Uyum sağlamak?

Umursamamak?

Freud’un teorisi der ki; meme emme çağınızda, yani “oral” döneminizde yaşadığınız her türlü sorun, yetişkinlikte size sigara, alkol, aşırı yemek gibi “ağız meşgaleleri” olarak geri döner.

Bağımlısı olunan maddenin ya da eylemin hayatınızı düzeltmeye yardımcı olacağını zannetmek ne büyük, ne aptalca bir yanılgı! Başlarda mutlu eder, seni kendine alıştırır, tatlı tatlı uyuşturur, özletir, sevdirir. Sonra bir bakarsın ruhunu teslim ettiğin şey ne ise; onsuz zaman akmaz olur, seni ele geçirir, bitirir, yok eder.

Gerçek dünyadan kaçmak için sığınılan, somut maddeye dayalı bağımlılıklar arasında sigara, alkol, uyuşturucu, seks (nemfomani), alışveriş ve teknoloji (güncel tabiriyle fomo) en bilinenleri..

İşin diğer boyutu; yaşamını bir “insana” bağımlı olarak sürdürmek. Onsuz eksik kalacağını, hatta yaşayamayacağını düşünmek…Kaybetmemek için hayatını ona adamak, ağzından çıkanı emir telakki etmek. O ne istiyorsa yapmak, kendinden feragat etmek…İçki içemeyen alkol bağımlısının elinin titremesi, çarpıntısının tutması gibi; “o” yanında olmayınca aklını yitireceğini sanmak… (Sadece aşk veya kadın-erkek ilişkisi gelmesin akla; annesi/babası olmadan hiçbir şey yapamayan, onları kaybetme korkusu fobiye dönüşen çocuklar veya çocuğu büyüyünce onları bırakıp gidecek diye korkan, evlatlarına bağımlı yaşayan ebeveynler de bu kategoriye dahil ediliyor.)

Burası hiçbir zaman vaaz veya akıl verme yeri olmadı benim için. Hem benim ne aklım var ki kime vereceğim. Fakat tavsiye yapmak serbest:

Hayatınızı, varlığınızı kimsenin eline tamamen teslim etmeyin. O olmazsa nefessiz kalacağınızı, hayat ışığınızın söneceğini zannetmeyin. İçi boşaltılmış bir cümle belki ama; “Kendinizi çok sevin”… Size kıymet vermeyenlerden sevgi beklemeyecek kadar çok sevin… Yaşamınızdan, zevklerinizden ve önceliklerinizden ödün vermeyin. Albert Camus’un dediği gibi:  “Kimseyi size soğuk davranınca gözleriniz dolacak kadar önemsemeyin


 

7 Yorum

Filed under içimden geldiği gibi