Yapılacak o kadar çok şey var ki..Okunacak bir yığın kitap var mesela..Çocukluğum ve ilk gençliğimde bazı geceler sabaha dönerken, annemin “haydi bırak kitabı da yat artık” uyarısı ile bile bırakamazdım kitabı..Fakat önce üniversite; sonra da iş hayatı ile birlikte pek sevdiğim kitap dünyasından yavaş yavaş koptum.. 1.5 ay önce işi bırakmamla beraber; yapmak isteyip de zaman/fırsat/motivasyon bulamadığım işlerle uğraşma isteği uyandı bende..
Lakin bu sefer de bir boşluk, tembellik, “amaan nasılsa çok vaktim var, istediğimi yapabilirim” hissiyatı ile erteleme hasıl oldu bana.. Diyorum ya yapılacak çok şey var.. Daha önceki kitaplarını okumadığım Elif Şafak’ın Şemspare ‘si ile Orhan Pamuk’un Yeni Hayat ‘ı bekliyor rafta okunmayı.
İzlenecek filmler de var haliyle listede.. Kara Şövalye; Amerika’daki galasında yaşanan katliam sebebiyle beni kendinden soğuttuysa da, gidilecek filmler arasında ilk sırada duruyor şu sıralar..
Sonra her seferinde bir mani çıktığı için bir türlü gidilemeyen Sedef Adası var listemin en püfür püfür, en güneşli ve bol yüzmeli tarafında..Tatile gitmek kısmet olmadı henüz ama günübirlik Sedef Adası‘na gitsem, birazcık iyot kokusu alıp kendimi engin maviliğe bırakıp serinlesem; tüm yorgunluğumun gideceğini ve felekten en kolay yoluyla bir tatil çalacağımı hissediyorum.
Yaptıklarım da var elbet bu “erken emeklilik” süresince.. O kadar çok özlemişim ki geç saatlere kadar uyanık kalmayı, karga dışkısını yemeden uyanmak zorunda olmamayı, sair günde sokaklarda dolanmayı, köprü trafiğinin yoğunluğu ile ilgilenmemeyi, okumayı, yazmayı, dinlenmiş şekilde bir yerlere gitmeyi, sevdiklerimle vakit geçirmeyi..
Daha önceki yazılarımdan birinde de yazmıştım; yine yazıyorum. SuAda İstanbul’un en güzel yerlerinden biri olma özelliğini halen koruyor. Geçenlerde yurt dışından gelen pek sevdiğim arkadaşımın isteği üzerine gitme fırsatı bulduğum adada her zamanki gibi huzur buldum. Hani “manzarası güzel” yer ararız ya bir yemeğe ya da kahve içmeye giderken; burada zaten manzaranın tam içinde, göbeğinde oturuyorsunuz ve İstanbul’un çirkinliklerinden bir süreliğine uzak duruyorsunuz. Bu huzura ermek için; Kuruçeşme İskelesi’nden kalkan ve adanın ücretsiz bir servisi olan küçük motora biniyorsunuz, 5 dakika içinde şehirden uzaklaşmış oluyorsunuz.
Aslında daha çok mekan/duygu/istek var anlatacağım, paylaşmak istediğim ama onları da bir başka yazıya bırakıyorum..