Başlıktaki öngörüye konu olan Türkiye Cumhuriyeti’nin sade bir vatandaşı olarak; okullarda, kitaplarda, sohbetlerde yakın/uzak tarihimize dair pek çok utanç verici vaka öğrenmiştim. Zaman zaman vahşetler karşısında ürkmüş, bazen de insanoğlunun koltuk ve hükmetme sevdası yüzünden ne hallere gelebileceğine dehşetle tanık olmuştum. Ama hiç şimdiki kadar umutsuzluğa kapılmamıştım, az da olsa içimde tutmuştum iyimserlik tohumlarımı..Belki eski olayları bizzat yaşamadığımdan, belki de çocukluğumdandı iyi niyetim..
‘Çocuk’ demişken..Bu millet ne zaman bu dünyadan göçüp giden bir ‘çocuğun’, hatta bir canlının ardından ağza alınmayacak konuşmalar yapacak hale geldi ? Ne vakit bu kadar insanlıktan çıkıldı ? Yoksa eskiden beri böyleydi de bu kadar ayyuka mı çıkmamıştı bu güruh ? Aklım hafsalam almıyor okuduklarımı, dinlediklerimi ve resmen korku içinde bekliyorum olacakları.
Elim gitmedi klavyeye günlerdir, ama bu kez vakit bulamamaktan, koşturmaktan değil. İçimden geçenleri ne şekilde kelimelere dökeceğimi bilemediğimden. Kendi ülkemde olan bitenden yüzüm kızarırcasına utandığımdan. Akıl sır erdiremediğimden. Ümitsizliğimden….
Her karanlığın bir aydınlığa ulaşacağını biliyorum elbet, lakin dünya gözüyle görmek istiyorum o günleri.
Toparlanalım…Şimdi bedbinlik değil, nikbinlik zamanı…Her şey çok güzel olacak. Rahat uyuyun.