Su testisi su yolunda bile kırılsa üzülürüm ben.
“Hak etti, buldu belasını” demem, diyemem çoğu zaman. “Keşke o yola girmeseymiş” derim.
İyilik meleği olduğumdan değil.
Ben de en az herkes kadar kötüyüm.
Sadece hepimizin bir gün “her yola” girebilme riski olduğuna inandığımdan ötekileştiremem, yadırgayamam. Kınamaktan korkarım o meşhur sözden ötürü.
Kıskançlık gibi zehirli duygular var nüvemizde; ne öğütücü, ne mahvedici ve de yakıcı bir his.
Çocukken annenle baban başka bir çocuğu veya kardeşini sevdiğinde için burulmuştur.
Ya da dokunmak için yandığın adam, başka kadına gözlerinin içi gülerek baktığında kalbin oyulmuştur.
Bunlar sevgi temalı kıskançlıklar…Bir de bunun “başkasının sahip olduklarına haset etme” versiyonu mevcut ki en korktuklarımdan biridir.
Almanların “Schadenfreude” olarak terimleştirdiği, “diğerinin acısından mutlu olma” hissiyatına sahip mahluktan çekinirim ben. Sen üzgünken acıyan gözlerle “ah-vah” eden, arkasını dönünce için için sevinen –tabiri caizse– yavşaklardan olabildiğince kaçarım.
Kötü gününde yanında olan dost bulmak kolaydır denir. Ölüm, iflas, ayrılık gibi evrensel kabul gören ortak acıları yaşadığınızda etrafınızdakiler sizinle empati yapar, çoğu da gerçekten üzülür ve sizi teselli etmek ister.
Ama bunun tam tersi zamanlarda, örneğin terfi ettiğinizde, hayalinizi gerçekleştirdiğinizde, tutkulu bir aşk yaşadığınızda sizinle birlikte sevinen, ama gerçekten içinden coşarak sevinen az insan vardır.
Zaaflardan, zayıflıklardan, kıskançlıklardan arınmak öyle güzel hafifletir ki ruhunuzu, gökte süzülen kuşlara dönersiniz adeta.
Dünyevi geçici hırslarınıza yenik düşmediğinizde, maddi zevklerden kurtulup insanlığa fayda sağlamak istediğinizde mutlu olma ihtimaliniz artar.
Mevlana der ki; “İstediğin şey oluyorsa bir, olmuyorsa bin hayır ara”
Sizde yoksa eğer, elbet bir sebebi vardır.
Olanla yetinin.
Ruhunuzu hafifletin.
Not: “Bu kadar uzun yazıları okuyamam, bana kısa cümleler lazım” diyenler için Instagram hesabı açtım. 🙂 @zeynepalbarazgencer
Kötü parçasını da samimiyetle ve puan alma derdi olmadan dile getirebilen ender insanları hep sevmişimdir!İyi insan olma gayreti içinde içindeki gri lekeleri yada lekecikleri de bilen, itiraf edebilen insanlar kabuğu soyulmuş elma gibidir bizim dünyamızda.Bir süre sonra açıklıktan kararan yanlarını bir bir yüzüne vurmaya ve diğer beyaz taraftan koca bir ısırık almaya fırsat gözlerler!
Acı yaşarken yanında olanlarla ilgili o kadar haklısın ki!Onlar hiç etmedikleri şükür için onun yerinde ben de olabilirdim diye korkarak yalakalık ederler Allah’a!
Ama öyle bir hal aldı ki hayat, acında dahi yanında sahte de olsa kimseyi bulamıyorsun!
Uzun oldu be:)))
Sevgiler
Ellerine sağlık
BeğenLiked by 1 kişi
A ben severim uzun yorumları.Teşekkür ederim bu samimi iç dökme için.
Elma teşbihini çok sevdim, ne doğru kararan yerlerimizi yüze vurma ve beyazlardan ısırık alma benzetmesi!
Güzel insanlarla karşılaşmak ve güzel insan olmak/kalmak temennisiyle…
BeğenLiked by 1 kişi
Aklıma şey geldi..
Peder, dün gece yastığımla yattım.. Aynı anda hem gülüp hem gelmek mümkün mü? Bir tren düdüğünü öttürerek geçti içimden! İtiraf ediyorum.. Ruhumu kirletecek kadar günah işlesemde şimdi buradayım peder..
Yorum yapasım geldi 🙂
BeğenLiked by 1 kişi
Bir itiraf da benden: Bugüne kadar aldığım en tuhaf yorum:)
Üzerine ayrı bir paragraf, hatta yazı döşenesi.
Benim bildiğim peder, affedicidir. Hem bazen kirlenmek güzeldir. 🙂
Sevgiler.
BeğenLiked by 1 kişi
E peder daha bir şey dememiş 🙂 bu günahkar.. Ruhu temizlemek zihni temizlemekten daha kolay sanki.. Tuhaf şeyleri seviyorum.. Saygılar!
BeğenLiked by 1 kişi
“İlk yorumu en günahsız olan yazsın” diyesim geldi benim de.
Katılıyorum, zihni temizlemek günde 10.000 adım atmaktan bile zor! 😉
Bilmukabele, güzel günler…Rast gelsin.
BeğenLiked by 1 kişi